Kızılırmak, Silver Residance, Ufuk Ünv. Cd No:7/26, Çankaya/Ankara
tr

İTİRAZIN İPTALİ DAVASININ “ISLAH” EDİLEREK ALACAK DAVASINA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLMESİ

İTİRAZIN İPTALİ DAVASININ “ISLAH” EDİLEREK ALACAK DAVASINA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLMESİ

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ
T. 01.02.2006 E.2005/10973 K.2006/742

 

ÖZET: İtirazın iptali davası olarak açılmış olan davanın, ıslah dilekçesi verilerek alacak davasına dönüştürülmesi mümkündür. (2004/m.67 1086/m.83)

DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya satılıp teslim edilen faturalı ve sevk irsaliyeli mal bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibinin itiraz sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline, yüzde 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiş; daha sonra, “ıslah” dilekçesi ile davayı “alacak davasına” dönüştürerek, işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıya borçlu bulunmadıklarını ve mal teslim almadıklarını bildirerek, davanın reddine ve yüzde 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre mahkemenin yetki çevresi içindeki icra dairelerinde usulüne uygun yapılmış icra takibi bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş. hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, itirazın iptali talebine ilişkin olarak açılmışsa da, davacı vekili “ıslah” dilekçesi ile alacak davasına dönüştürmüştür. Mahkemece, davacının ıslah talebi değerlendirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA 01.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
T. 23.01.2006 E. 2005/7729 K. 2006/173

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
ISLAHLA ALACAK DAVASI OLARAK SONUÇLANDIRILMASI

ÖZET : Dava, İİK.nun 67. maddesine dayanılarak icra takibine “itirazın iptaline” ilişkin iken, davacı vekili tarafından verilen “ıslah” dilekçesi ile davanın alacak davası olarak yürütülmesi talep edildiğinden, mahkemece davanın alacak davası olarak incelenip sonuçlandırılması yerine davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması uygun görülmüştür.

KARAR : Dava İİK.nun 67. maddesine dayanılarak açılan davalının icra takibine vaki itirazının iptaline ilişkindir. Mahkemece İİK.nun 67. maddesindeki sürede davanın açılmadığından bahisle davaya itirazın iptali olarak bakılamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de İcra dairesine yapılan itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren (1) yıl içerisinde dava açılmaması halinde davanın itirazın iptali davası şeklinde incelenemeyeceği ve kendiliğinden alacak davasına dönüşmeyeceği kabul edilmekte ise de, dava konusu olayda davacı vekili tarafından verilen ıslah dilekçesi ile davanın alacak davası olarak yürütülmesi talep edildiğinden bu durumda mahkemece davanın alacak davası olarak incelenip sonuçlandırılması yerine davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA 23.01.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
T. 16.06.2003 E. 2003/797 K. 2003/6447

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA DAVA SEBEBİ DEĞİŞTİRİLEBİLİR.
ISLAHLA ALACAK DAVASINA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR

ÖZET : Dava, davacının davalı şirketten olan alacağının tahsiline yönelik “itirazın iptali” istemi iken, yargılama sırasında verilen “ıslah” dilekçesi ile dava sebebi “alacak davası” olarak değiştirilmiş bulunmakla, sonucuna göre karar verilmelidir.

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette doktor olarak çalışmış olması nedeniyle alacaklı olduğunu, yapılan takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptalini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile, müvekkilinin dava tarihinde davalı şirket ortağı olduğunu, talep ettiği alacak kalemlerinin şirketten kar payı alacağı, doktorluk alacağı ve yönetim kurulu başkanı olarak maaş alacağı olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı vekili, davacının şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, cari hesap ilişkisi bulunmadığını, iş mahkemesinin görevli olduğunu savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, davacının ıslah dilekçesindeki iddiaları konusunda kesin mehile rağmen delil ibraz etmediği, bu durumda davada hizmet aktine dayanılmış olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, talep haline dosyanın iş mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının davalı şirketten olan alacağının tahsiline yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile dava sebebini doktorluk hizmetinden doğan alacak olarak göstermiş iken yargılama aşamasında usulüne uygun olarak verdiği ıslah dilekçesi ile dava sebebinin bu kez ortaklıktan dolayı kar payı alacağı, yönetim kurulu başkanlık alacağı ve doktorluk hizmeti olarak göstermiştir.
H.U.M.K.nun 83.maddesine göre, iki taraftan her biri usule müteallik olarak yaptığı muameleyi tamamen veya kısmen ıslah edebilir, bu çerçevede davacının dava sebebini (vakıaları) ıslah ile genişletmesi mümkündür. Islahın, bir tarafın tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılması mümkün olup, karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir. O halde mahkemece usulüne uygun olarak yapılmış ve masrafları yatırılmış ıslah istemine itibar edilerek, istek kalemlerine göre görev hususunun tayini gerekirken yazılı olduğu şekilde davacının tüm istekleri yönünden görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 16.06.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ
T. 09.02.2009 E. 2008/9694 K. 2009/1327

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
ISLAHLA “ALACAK” DAVASINA ÇEVRİLEBİLİR

ÖZET : Davacı, dava dilekçeside “itirazın iptalini” istemiş; daha sonra verdiği “ıslah” dilekçesi ile davanın “alacak davası” olarak görülmesini istemiştir. Bu durumda davanın alacak davacı olarak görülüp sonuçlandırılması zorunludur.

KARAR: Davacı, davalıya ödünç para verdiğini, karşılığında bono aldığını, davalının kendisini oyalayıp senedin zamanaşımına uğramasına sebep olduğunu, borcun ödenmediği gibi icra takibine de itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini istemiştir.Daha sonra talebini ıslah ederek davanın alacak davası olarak görülmesini istemiştir.
Davalı, davacıdan satın aldığı kavak ağaçlarının karşılığında verdiği bono bedelini ödediğini, ancak bononun iade edilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Davanın reddine dair mahkemenin ilk kararının davacının temyizi üzerine dairemizce bozulması sonucu yapılan yargılamada davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın % 40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde itirazın iptalini istemiş ve ancak 12.05.2006 tarihli ıslah dilekçesi ile davanın alacak davası olarak görülmesini istemiştir. Davacı ıslah dilekçesindeki talebi ile bağlı olup, bu nedenle davanın alacak davacı olarak görülüp sonuçlandırılması zorunludur.
Mahkemece davaya alacak davası olarak bakılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde İtirazın iptali olarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA 09.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
T. 16.01.2006 E. 2005/159 K. 2006/87

HEM İTİRAZIN İPTALİNİN VE HEM ALACAĞIN TAHSİLİNİN
BİRARADA İSTENEMESİ VE BU YÖNDE KARAR VERİLEMEMESİ

ÖZET : İtirazın iptali ve alacak davası nitelikleri ve sonuçları itibarıyla birbirinden farklı dava türleridir. Dava dilekçesinde sadece itirazın iptali istendiği halde infazda tereddüde yol açacak şekilde hem alacağın tahsiline hem de itirazın iptaline karar verilemez.
KARAR: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının kooperatife borçlarını ödemediğini, alacağın faiziyle birlikte tahsili için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre, davacının davalı kooperatife gecikme faizi borcu bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, hesaplanan alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili suretiyle takibin devamına, davalının itirazının bu miktar üzerinden iptaline, itiraza konu alacağın işlemiş faiz alacağı niteliğinde olması nedeniyle icra-inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Davacı kooperatif icra takibinde, asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini istemiş, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuyla davacı kooperatifin asıl alacağı bulunmadığı, sadece davalının kooperatife geçmiş dönem gecikme bedeli yani faiz borcunun olduğu tespit edilmiştir. Bu takibe devam edilerek faiz alacağı tahsil edilemeyeceği için devanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2- Kabul şekline göre de;
İtirazın iptali ve alacak davası nitelikleri ve sonuçları itibarıyla birbirinden farklı dava türleridir. Dava dilekçesinde sadece itirazın iptali istendiği halde infazda tereddüde yol açacak şekilde hem alacağın tahsiline hem de itirazın iptaline karar verilmesi ve BK.nun 104. maddesine aykırı şekilde faize faiz yürütülecek şekilde hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA 16.01.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ
T. 24.09.2001 E. 2001/15124 K. 2001/14417

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
AYNI ZAMANADA ALACAĞIN TAHSİLİNİN İSTENEMEMESİ

ÖZET : İtirazın iptali ile alacağın tahsili birlikte istenemez. Böyle bir durumda; mahkemece davacı tarafa, davasının itirazın iptali mi, yoksa alacak davası mı olduğunun açıklattırılması ve buna göre davanın itirazın iptali ya da alacak davası olarak sonuçlandırılması gerekir.

DAVA : Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamı ile %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine göre davacı işçinin daha önce davalı işveren aleyhine açtığı kısmi davada saklı tuttuğu bakiye alacağı için icra takibine başvurduğu, davalının takibe konu alacağın bir kısmına itirazda bulunarak takibin durduğu anlaşılmaktadır.
Davacı işçi,itirazın iptali ve takibin devamı ile icra-inkar tazminatı isteğinde bulunmuş, ayrıca itiraza konu alacağın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece (…) TL. alacağın davalıdan tahsiline, icra-inkar tazminatı isteğinin reddine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, itirazın iptali ile alacağın tahsili birlikte istenemez. Böyle bir durumda mahkemece davacı tarafa, davasının itirazın iptali mi, yoksa alacak davası mı olduğunun açıklattırılması ve buna göre davanın itirazın iptali ya da alacak davası olarak sonuçlandırılması gerekir. Dava konusu olayda, davacı aynı davada hem itirazın iptalini hem de alacağın tahsilini istemiş ise de 20.2.2001 tarihli dilekçesinde davasını itirazın iptali ve icra-inkar tazminatı isteğine hasretmiş olduğundan davanın buna göre sonuçlandırılması gerekirdi. Öte yandan dava konusu alacak kesinleşen kısmi dava dosyasındaki bilirkişi raporu ile belirlenmiş ve alacak likit olduğundan davacı lehine icra-inkar tazminatına da hükmedilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA 24/09/2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ
T. 01.07.1994 E. 1994/5279 K. 1994/7130

İTİRAZIN İPTALİ İLE BİRLİKTE ALACAĞIN TAHSİLİNE
KARAR VERİLEMEZ
ANCAK DAVA, ALACAK DAVASINA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR

ÖZET : İtirazın iptaliyle birlikte alacağın tahsili istenemez.İtirazın iptali davalarında yargıç, itirazın iptaliyle yetinecek; ayrıca alacağın tahsiline karar verilmeyecektir. Çünkü, İİY.67.maddesine göre açılan itirazın iptali davası, açılış biçim ve süresiyle doğurduğu sonuçlar bakımından alacak davasından farklıdır.
Ancak, mahkemece, davacı alacağı yönünden bilirkişi incelemesiyle alacağın miktarı saptanarak hüküm altına alınmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu durumda, mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilerek ve hükmün düzeltilerek onanması gerektiği halde, her nasılsa Dairemizce bozulduğu anlaşıldığından, davacı yanın karar düzeltme isteminin kabulü uygun görülmüştür.

KARAR: Davacı, itirazın iptaliyle birlikte alacağın tahsilini de istemiştir. Mahkemece itirazın iptali yanında alacağın tahsiline de karar verilmiştir. Oysa, İİY.nın 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davası, açılış biçim ve süresiyle doğurduğu sonuçlar bakımından alacak davasından ayrımlıdır. İtirazın iptali davalarında yargıç, itirazın iptaliyle yetinecek, istem varsa % 40’dan aşağı olmamak koşuluyla inkar ödencesine hükmedecektir. Ayrıca alacağın ve dolayısıyla faizin alınmasına karar verilmeyecektir. Tahsil davasında ise, alacağın ve istem varsa faizin alınmasına ilişkin olarak hüküm kurulacaktır. Böylece itirazın iptali davasıyla alacak davası ayrı ayrı hukuksal sonuçlar doğuran, iki ayrı dava türü olmaları nedeniyle bir arada dava edilmesi olanağı yoktur.
Hem itirazın iptali ve hem de alacağın alınması istemini içeren davalarda yargıç, hangi dava türüne göre karar vereceğini saptayabilmek için öncelikle HUMK.nun 179/3 ve 75/2. maddeleri hükümleri doğrultusunda davacıdan hangi seçeneği istediği açıklattırılmalı, sonucuna göre dava koşulları yönünden araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, davacı alacağı yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesiyle alacağın miktarı saptanarak hüküm altına alınmasında bir isabetsizlik yoktur. Ancak, alacağın tahsili yanında konusu kalmayan itirazın iptaline de karar verilmesi yanlıştır. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi için yeniden yargılama yapılması zorunluluğu olmadığından, HUMK.nun 348/7. maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir. Böylece, mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilerek ve hükmün düzeltilerek onanması gerektiği halde, her nasılsa Dairemizce bozulduğu anlaşıldığından, davacı yanın karar düzeltme isteminin kabulü uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının gerekçesinin anılan biçimde değiştirilmesine ve hüküm fıkrasının bir no.lu bendinin üçüncü paragrafının ikinci cümlesinde başlayan, “itirazın bu nedenle İİK.nun 67. maddesi gereğince iptaline” sözcüklerinin hükümden çıkarılması suretiyle düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu biçimiyle “onanmasına” 01.07.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
T. 07.05.2002 E. 2001/12584 K. 2002/5426

HAKSIZ EYLEMDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT
İTİRAZIN İPTALİ

ÖZET : Haksız eylemden kaynaklanan davalarda davacılar uğradıkları zararlarını alacakları bir tazminat davası ile isteyebilecekleri gibi mahkeme kararına ihtiyaç olmadan ilamsız icra takibi yoluyla da isteyebilirler. İtirazın iptali de özel usule tabi bir dava çeşidi olup, mahkemece işin esasının genel hükümler uyarınca incelenerek zararın varlığının anlaşılması halinde belirlenecek maddi ve manevi tazminat miktarlarına göre itirazın iptaline karar verilmesi gerekir.
DAVA : Davacı Sebel E. ve diğerleri vekili Avukat Recep Akyürek tarafından, davalı İkram T. aleyhine 6/12/2000 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptalinin istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 13/9/2001 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 7/5/2002 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat Recep Akyürek geldi, karşı taraftan davalı vekili gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, davalının haksız eyleminden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat haklarının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptalinin isteğine ilişkindir. Mahkemece, ilama dayalı kesinleşmiş bir tazminat alacağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava haksız eylemden kaynaklandığına göre, davacılar uğradıkları zararlarını alacakları bir tazminat davası ile isteyebilecekleri gibi mahkeme kararına ihtiyaç olmadan ilamsız icra takibi yoluyla da isteyebilirler. Bu şekilde İcra ve İflas Yasasının 42 ve devam eden maddelerine göre yapılan ilamsız icra takibine itiraz edilmesi halinde takip kendiliğinden duracağından, aynı yasanın 67. maddelerine göre süresinde itirazın iptali davası açılması halinde mahkemenin genel hükümlere göre işin esasını incelemesi ve zararın varlığının anlaşılması halinde belirleyeceği maddi ve manevi tazminat miktarlarına göre itirazın iptaline karar vermesi gerekir. Diğer bir anlatımla itirazın iptali de özel usule tabi bir dava çeşidi olup, mahkemece işin esasının genel hükümler uyarınca incelenerek varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdiden incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 250.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 7/5/2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ
T. 03.04.2009 E. 2008/6152 K. 2009/2694

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
İCRA TAKİBİNDEN VAZGEÇME (FERAGAT)

ÖZET : Alacaklı icra takibinden vazgeçebilir İcra takibinden vazgeçme, esas haktan vazgeçme niteliğinde değildir.

KARAR: Davacı vekili, müvekkili şirketten muhtelif tarihlerde mal satın alan davalının, borcunu ödemediği gibi alacağın tahsili için girişilen icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Alacaklı, yaptığı icra takibinden vazgeçebilir (yani takip talebini geri alabilir). İcra takibinden vazgeçme, esas haktan vazgeçme niteliğinde değildir ( Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, sayfa 181, dipnot 19/a ).
Mahkemece açıklanan ilkeler gözetilmeksizin daha önce iki adet fatura ile ilgili takipten feragat edilmiş olmasının esas haktan feragat niteliğinde olduğu ve borcun ödenmiş olduğu kabul edilerek sonradan yeni bir takibe konu edilen bu faturalarla ilgili davanın da reddedilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan, nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA 03.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
T. 07.02.2007 E.2006/3409 K.2007/684

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
HARCA ESAS DEĞER ÜZERİNDEN KARAR VERİLEMEZ

ÖZET : Dava dilekçesinde takibe itirazın iptalinin istendiği gözetilmeden, harca esas değer olarak gösterilen miktar esas alınarak sonuca varılması doğru değildir.

KARAR : Dava; davalılar aleyhine yapılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali ve takibin devamı istemiyle açılmış, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda icra takibine konulan miktar kadar davacı alacağının varlığı saptanmıştır.Buna göre itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinde takibe itirazın iptalinin talep olunduğu gözetilmeden harca esas değer olarak gösterilen miktar esas alınarak sonuca varılması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA 07.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Hizmetlerimiz Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
GÖNDER
1
Merhaba...
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz ?