Kızılırmak, Silver Residance, Ufuk Ünv. Cd No:7/26, Çankaya/Ankara
tr

ESTETİK AMELİYAT TAZMİNAT – KAZANÇ KAYBI – MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

ESTETİK AMELİYAT TAZMİNAT – KAZANÇ KAYBI – MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
  • estetik ameliyat tazminat – kazanç kaybı – maddi ve manevi tazminat
  • sorumluluk sigortaları
  • destekten yoksun kalma tazminatı
  • Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ve geçici 1. maddesi gereği, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinden Sosyal Güvenlik Kurumu sorumlu olacak ve zarara sebep olan araç malik, sürücü ve sigortacısı sorumlu tutulamayacaktır.

Davacılar vekili; 05.12.2009 tarihinde davalının maliki ve sürücüsü olduğu araç ile davacıların desteği A5’ın maliki ve sürücüsü olduğu aracın karıştıkları kazada davacı A2’in eşi, A1 ve A3’in babaları A5’ın vefat ettiğini, araçta yolcu olarak bulunan A3’in de yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar için 1.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 40.000.00’er TL manevi tazminatın, yine davacı A3’ın yaralanması nedeniyle maluliyeti ile ilgili çalışma gücü kaybından dolayı 1.000,00 TL, geçirmesi muhtemel estetik ameliyat ve sair giderleri için 1.000,00 TL, tedavi giderleri için 1.000,00 TL ve iktisadi geleceğinin sarsılmış olmasından dolayı yoksun kaldığı gelir yönünden 500,00 maddi tazminat ile yaralanmasından dolayı 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davacılar vekili; 07.05.2015 tarihli dilekçesi ile dava değerini A2 yönünden 24.410,11 TL ve A3 yönünden 40.938,45 TL olarak ıslah etmiştir.

 

Davalı vekili; kazanın oluşunda davalının kusurunun bulunmadığını, talep edilen tazminat miktarının oldukça yüksek olduğunu ve hesaplanacak tazminat miktarından sigortadan alınmış olan tazminatın düşülmesinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Birleşen dava davacı vekili; davacınınmaluliyet oranının tespiti ile vücudunda meydana gelen çalışma gücü kaybı dolayısıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL maluliyet nedeniyle maddi tazminat, hakemlik yapan davacının trafik kazasından dolayı iktisadi geleceğinin sarsıldığını, mesleğini icra edemeyeceğini ve gelirinden yoksun kalacağını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00 TL maddi tazminat talep etmiştir.

 

Davalı sigorta şirketi vekili; poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında olmak üzere limit ile sınırlı olduğunu, uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığı için uygulanacak faizin kanuni faiz olduğunu, davalı şirketin dava açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama masrafları ve vekalet ücretinden sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Birleşen dava davacılar vekili; ek bilirkişi raporu doğrultusunda ek dava olarak A2 açısından 14.775,91 TL destekten yoksun kalma tazminatının ve A3 açısından 16.469,32 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 05/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan (B1 Sigorta A.Ş.’den poliçe limiti ve kapsamında kalmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulü ile davacı A2 için 14.775,91 TL ve davacı A3 için 16.469,32 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, A2 için fazlaya ilişkin istemin reddine; davacı K1 yönünden destekten yoksun kalmaya ilişkin tazminat talebinin reddine; davacı A3’ın sürekli iş göremezlik zararından doğan 40.938,45 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı A3 yönünden estetik ve tedavi giderleri, iktisadi gelirin sarsılması ve kazanç kaybı nedeniyle talep edilen tazminat yönünden talebin reddine; davacı K2 için 20.000,00 TL, davacı K1 için 15.000,00 TL, davacı A3’ın müteveffanın ölümü nedeniyle 15.000,00 TL ve sürekli iş göremezlik nedeniyle 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 05/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle, davacı A1 yönünden destek tazminatının reddedilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasınagöre, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

 

2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı, cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

 

BK’nın 47. maddesindeki (6098 sayılı TBK m. 56) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.

 

Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözönünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)

 

Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar için takdir edilen manevi tazminatların az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

 

3-Dava Borçlar Kanunu’nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince bedensel zarara uğranılması nedeniyle maddi tazminat ile manevi tazminat istemine ilişkindir.

 

Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali BK m.46/I’de özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince “Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmaya muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir”. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir.

 

Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar BK m. 46/I’de “iktisaden mahrum kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zararlar” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin bu ihlâl nedeniyle ekonomik geleceği sarsılmış olabilir. Bu tür zararlar çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybı nedeniyle ortaya çıkan zararlar dışında ekonomik geleceğin sarsılmasının meydana getirdiği zararlardır. Ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar müstakbel zararlardır ve bu zararlar çalışma gücünde bir azalma olmasa dahi meydana gelmektedir. Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişi çalışma gücünde bir azalma meydana gelmese dahi iş piyasasında yeni bir iş bulmakta veya eski işini korumakta güçlük çekmekte veya aynı işte çalışsa dahi ihlâlden öncesine nazaran daha çok emek sarf etmek zorunda kalmaktadır. Hatta bu kişiler ihlâl fiili neticesinde işlerinden tamamen de çıkarılabilirler.

 

Vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ekonomik geleceğin sarsılması özellikle mesleği nedeniyle bazı kişiler bakımından ayrıca önem arz etmektedir. Örneğin, vücut bütünlüğü ihlâl edilen bir sinema sanatçısının, halkla ilişkiler bölümünde çalışan bir kişinin yüzünde sabit bir iz kalması bu kişilerin çalışma güçlerinde fiilen bir eksiklik

 

meydana getirmemekle birlikte iş bulmalarını imkânsızlaştırabilecek, zorlaştırabilecek ya da kariyer olarak yükselmelerine engel olabilecektir. Bu gibi durumlarda zarar gören ekonomik geleceği sarsılarak zarara uğratılmış olur (OĞUZMAN Kemal/ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. B, İstanbul 2009, s. 562).

 

Somut olayda davacı A3 vekilince amatör klüp futbol hakemi olan davacının kaza sonucu başında, yüzünde, çene ve dişlerinde, her iki ayağında meydana gelen yaralanmalar dolayısıyla bir dizi ameliyat geçirmesi sonucu ekonomik geleceğin sarsılması nedeni ile maddi tazminat talep edilmiş; mahkemece bölgesel çapta kalan ve devam edip etmediği belli olmayan futbol hakemliği mesleği nedeniyle hesaplama yapılmadığını bildiren bilirkişi raporu doğrultusunda düzenli ve kayıtlı bir işi olmaması gerekçesiyle ekonomik geleceğin sarsılması nedeni ile maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

 

Mahkemece bu hususta yapılan araştırma ve inceleme yetersizdir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.

 

Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, davacının kaza tarihinde amatör klüp futbol hakemi olarak çalışıp çalışmadığı detaylı bir araştırma sonrası belirlendikten sonra, bu işten elde edebileceği ortalama geliri, hakemliği kaç yaşına kadar yapabileceği belirlenip varsadavacının yaralanması nedeni ile ekonomik geleceğin sarsılması sonucu oluşan zararın ve kazanç kaybının uzman bilirkişi tarafından belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

 

4-Davacı vekili, dava dilekçesinde müvekkilinin trafik kazası sonucu yaralandığını, kaza sonucunda başında, yüzünde, çene ve dişlerinde, her iki ayağında meydana gelen yaralanmalar dolayısıyla bir dizi estetik ameliyatihtiyacı olduğunu belirterek tedavi gideri talebinde bulunmuştur.

 

Mahkemece, estetik ve tedavi giderleri yönünden bu giderlere ilişkin bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığından bu husustaki talebin reddine, adli tıp raporuyla yüzde sabit iz durumu sabit olsa da masrafların belgeli olmadığından ve bilirkişinin uzmanlığında olmaması nedeniyle ayrıca hesaplanamadığından talebin reddine karar verilmiştir.

 

Davacının tedavi gideri, yapılmış olan tedavilere ilişkin ödemeleri içerdiği gibi estetik ameliyat gerektiren yaralanmalarda olduğu gibi ileride yapılacak ödemeleri de kapsamaktadır. Mahkemece davacının bu zarar türüne ilişkin talebi olduğu halde bu konuda her hangi bir araştırma yapılmamıştır.

 

Tedavi yalnızca tam sıhhate kavuşma için değil kısmen de olsa yapılacak tıbbi müdahale ile iyileşme sağlanmasının mümkün olduğu hallerde zorunlu ise insanın bedensel ve ruhsal sağlığı için gereklidir. BK’nın belirtilen zarar kapsamında yer alan ve ileride yapılması gerekli estetik ameliyat giderlerinin de tazmini söz konusu olup mahkemece bu yönde araştırma yapılmamıştır.

 

Bu bakımdan, davacıda meydana gelen yaralanmanın estetik olarak kusura neden olup olmadığı ve estetik ameliyatı gerektirip gerektirmediği ile yapılması gerekli ise ne kadarlık bir maliyetinin olduğu yönünde uzman tıbbi bilirkişiden rapor alınması ile belirlenecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

 

5-Davacı vekili, dava dilekçesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanmayan ve davacının vücudunda kullanılacak tıbbi gereçler, tedavi giderleri, protezler, ilaçlar ve sair masraflar ile ilgili tedavi giderleri talebinde bulunmuştur.

 

Yargılama sırasında 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Yasa’nın 59. maddesinde “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, ”aynı yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür.

 

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir.

 

Karayolları Trafik Kanununa göre, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur. Sigorta şirketi motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü (belgeli tedavi giderleri), yukarıda belirtilen 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemeyle sona erdirilmiş bulunmaktadır.

 

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere göre davadan sonra yürürlüğe giren kanun değişikliğiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında tüm tedavi giderlerinden değil ancak söz konusu madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Kanunun 98. maddesi kapsamında olmayan tedavi giderleri yönünden ise işleten ve işleten hukuki sorumluluğunu yüklenen sigortacının sorumluluğu devam etmektedir.

 

Davacının talep ettiği tedavi harcamalarının nev’i, bu zarardan sorumlu olanların belirlenmesi bakımından önem taşımaktadır. Zira, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ve geçici 1. maddesi gereği, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinden Sosyal Güvenlik Kurumu sorumlu olacak ve zarara sebep olan araç malik, sürücü ve sigortacısı sorumlu tutulamayacaktır. 6111 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce açılmış olan ve tedavi gideri talebini de içeren davalarda, SGK Başkanlığı davada yasal hasım haline geldiğinden davaya dahil edilmesi gerekecektir. Ancak, 6111 sayılı Kanun ile KTK’nun 98. maddesinde yapılan değişiklik gereği kanun kapsamında olmayan tedavi giderleri için, zarara sebep olan araç ilgililerin sorumluluğu devam edecektir.

 

Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; öncelikle, davacı tarafa uygun bir süre verilerek, dava konusu edilen tedavi giderleri kapsamının (belgeli- belgesiz) açıklattırılması ve yapılan açıklamaya göre eksik kalan delillerin ve tedavi belgelerinin toplanması; 6111 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik gereği SGK’nın sorumlu olduğu tedavi giderlerinin de dava konusu edildiğinin bildirilmesi halinde, SGK’nın davaya dahil edilmesi; davacı K3’in yaralanması nedeniyle yapılan ve talep edilen tedavi giderleri için, SGK’nın sorumlu olduğu tedavi giderleri ile sorumluluğu dışındakilerin ayrı ayrı hesaplanması, davacının yaralanmasının mahiyetine göre yapılması kaçınılmaz olan belgesiz tedavi giderleri için ayrıca hesaplama yapılması hususlarında, uzman doktor bilirkişiden rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir….. 05/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi. Yargıtay Kararı – 17. HD., E. 2019/2579 K. 2020/755 T. 5.2.2020  –   Avukat & Arabulucu Özkan ERTEKİN

Hizmetlerimiz Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
GÖNDER
1
Merhaba...
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz ?