GÖREV – ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ – SÖZLEŞMENİN UYARLANMASI DAVASI – EPDK’NIN PİYASAYA MÜDAHALESİ NETİCESİNDE RAFİNERİ SATIŞ FİYATI İLE DAĞITICI ŞİRKET DEPO SATIŞ FİYATI ARASINDAKİ FARKIN ÖNEMLİ ÖLÇÜDE DARALARAK DAVALILARA UYGULADIĞI-AFİŞE DEPO FİYATI ÜZERİNDEN İSKONTOLU-SATIŞ FİYATI ÜRÜN MAALİYETİNİN ALTINA DÜŞTÜĞÜ
- Görev – asliye ticaret mahkemesi – sözleşmenin uyarlanması davası – EPDK’nın piyasaya müdahalesi neticesinde rafineri satış fiyatı ile dağıtıcı şirket depo satış fiyatı arasındaki farkın önemli ölçüde daralarak davalılara uyguladığı-afişe depo fiyatı üzerinden iskontolu-satış fiyatı ürün maliyetinin altına düştüğü
- Görev – uyarlama mümkün olmadığı takdirde BK’nun 138.maddesi gereğince sözleşmelerin feshi
- Görev – ticari olarak sürdürülebilir olmadığı gibi davacıdan bu zarara katlanmaya devam etmesinin de beklenemeyeceği
- Görev – bayilik sözleşmesi
Mahkemece, davalıların tacir olmadığı ve uyuşmazlığın TTK 4/2. maddesindeki “a-f” bentlerindeki hususlara ilişkin olmadığından görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olup, uyuşmazlığın ticari iş niteliğinde olmasının o uyuşmazlığın ticari dava olarak görülmesini gerektirmeyeceği, ticari işin başka, ticari davanın ise başka bir kavram olduğu, görev hususunun 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesine göre dava şartı olup, HMK’nın 115/2. maddesine göre dava şartı eksikliğinde davanın usulden reddi gerektiği gerekçeleriyle davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, hükmün davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 2015/1370 esas ve 2016/4839 karar sayılı ve 18.03.2016 tarihli ilamı ile “Ticari davalar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılmış olup, aynı maddenin (1.) fıkrasının a,b,c,d,e,f bentlerinde sayılan davaların her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davaların tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava oldukları belirtilmiştir. Aynı Kanunun 12. maddesinde tacirin tanımı yapılmış, tacirin gerçek kişi ya da tüzel kişi olabileceği de belirlenmiştir. Tüzel kişi tacir aynı Kanunun 16. maddesinde tanımlanmıştır. Ticaret şirketleri ise TTK’nın 124/1. maddesinde kooperatife de yer verilerek sayılmış, maddenin gerekçesinde ise kooperatifin neden ticaret şirketi olarak hükme bağlandığı ayrıca belirtilmiştir. Somut olayda uyuşmazlığın bayilik sözleşmelerinden kaynaklandığı ve istemin bu sözleşmelerin uyarlanmasına ilişkin olması karşısında, TTK’nın yukarıda yazılı maddeleri ile TTK’nın 124/1. maddesi gerekçesinin birlikte değerlendirilmesinde, davalılar pancar ekicileri kooperatiflerinin tacir oldukları, her iki tarafı tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili iş bu davanın nispi ticari dava niteliği karşısında görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemesi olduğundan, mahkemece işin esasının incelerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın niteliğinde ve görevli mahkemenin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın reddi doğru olmadığı” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafın tacir olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 18/2. maddesine göre, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorunda olduğu, bu düzenlemeye göre, tacirin tahminlerini iyi yapan, sözleşmenin kurulmasından sonraki gelişmeleri öngörebilen yada öngörmesi gereken kişi olduğu, sözleşmenin yapıldığı anda EPDK’nun 5015 sayılı PPK’nun 10. maddesine göre, süreli yada süresiz olarak motorinin rafineri çıkış fiyatı, akaryakıt dağıtım tavan fiyatı ve bayi tavan fiyatını belirleme yetkisinin bulunduğu, bu yetkinin her zaman kullanabileceğini davacı tacirin öngörebilmesinin gerektiği, uyarlama koşullarında tarafların önceden tahmin etmesi, öngörmesi ve göz önünde tutması mümkün olmayan olağanüstü olayların meydana gelmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece tahkikatın bittiği bildirilmediği gibi, hazır olan tarafların sözlü yargılama için ayrı bir gün tayinini istemedikleri yönünde özel bir beyanları da olmadığı halde, sözlü yargılama için özel bir gün tayin edilmeden hükmün açıklanması, tarafların HMK’nın 27. maddesinde ifade edilen “hukuki dinlenilme hakkını” ihlal ettiğinden ve bu husus davacı vekili tarafından da temyiz konusu yapıldığından hükmün bozulması gerekmiştir…. 03.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi. 19. HD., E. 2018/3701 K. 2020/613 T. 3.3.2020