BOŞANMA – Olağanüstü Mal Ayrılığı Rejimine Geçiş
- BOŞANMA – Olağanüstü Mal Ayrılığı Rejimine Geçiş
- BOŞANMA – Edinilmiş mal rejiminden mal ayrılığı rejimine geçiş istemi
- BOŞANMA – TMK’nin 206. maddesinde belirtilmiş olan haklı nedenlerin bulunması durumunda eşlerden birinin istemi üzerine hakim, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir
Davacı … vekili, evlilik birliği içinde tarafların ortak gelirleri ile arsa alınıp üzerine beş katlı bina yapılarak tapuda bu taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, tarafların fiilen on yıldan fazla süredir ayrı olup, davacının Türkiye’de, davalının ise yurtdışında yaşadığını, evliliğin kayden devam ettiğini, taşınmazdaki dairelerin ve dükkanların davacı tarafından kiraya verilmesine davalı tarafça engel olunduğunu ve kira gelirlerinin tamamının davalı tarafından alındığını, davacının ise emekli maaşı ile geçinmeye çalıştığını açıklayarak taraflar arasında mal ayrılığı rejimine geçilmesini ve taşınmazın 1/2 hissesinin davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı … vekili, ortada henüz bir boşanma davası bulunmadığını, tarafların evli olduklarını, davalının uzun yıllar yurt dışında çalışması ile arsayı satın alıp üzerine binayı inşa ettirdiğini, davacının hiçbir katkısı olmadığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında evliliğin halen sürdüğü, edinilmiş mallara katılma rejiminde eşler ayni mal talep edemeyeceklerini ve yasadan doğan alacak hakkı bulunduğunu, öte yandan TMK’nin 206. maddesinde de haklı bir sebebinin varlığı halinde eşlerden birinin istemi üzerine mal rejiminin mal ayrımına dönüşmesine karar verileceğinin hüküm altına alındığını, ancak davacı tarafından dosyaya haklı bir neden sunulmadığını, özellikle Yargıtay uygulamaları dikkate alındığında eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminde ayni mal talebine ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiğini, eşin ancak bir alacak hakkı olduğunun açıkça belirtildiğini, bu nedenle tapu iptali ile 1/2’sinin davacı adına tesciline ilişkin davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından temyiz itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde, Dairenin 2016/12480 Esas ve 2018/2048 Karar sayılı ilamıyla davacı tanıklarının yeniden usulüne uygun şekilde dinlenerek, tanıklardan davacı tarafın iddia ettiği hususların ayrıntılı olarak sorulup belirlenmeye çalışılması, 1965 yılında evlenen tarafların uzun yıllardan beri ayrı ülkelerde yaşıyor oldukları ve TMK’nin 206 maddesindeki haklı sebeplerin örnekleme yoluyla sayıldığı gözetilerek, davacı tarafın ilk talebi olan mal ayrılığı rejimine geçiş hakkında öncelikle karar verilmesi, oluşacak kanaate göre de tasfiye isteği hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerektiğine işaret edilerek, eksik araştırma ve inceleme nedeniyle davacı yararına hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Davalı tarafça yapılan karar düzeltme talebi yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemece, açılan dava dosyasında olağanüstü mal rejimine geçiş talebinin kabulüyle taraflar arasındaki mal rejiminin, mal ayrımı rejimine dönüştürülmesine, taraflar arasındaki mal ayrımı rejiminin kesinleşmesi durumunda TMK’nin 212 maddesi çerçevesinde iddia ve savunmalar doğrultusunda tarafların delillerinin toplanarak mal rejiminin tasfiyesinin karar kesinleştiğinde dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, TMK’nin 206. maddesi uyarınca olağanüstü mal rejimine geçiş ve mal rejiminin tasfiyesi ile tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Evlilik birliği devam ederken mali yönlerden sorunlar yaşanması, malvarlıkları hususunda anlaşmazlıklar çıkması hem doğrudan eşleri hem de eşlerin alacaklısı konumunda olan üçüncü kişileri etkileyebilmektedir. Aile kurumu toplumun temel yapı taşı olup, birliğin devamlılığı ve korunmasının önemi açısından yaşanacak mali sıkıntılar, haciz, iflas vb. durumlarda uygulanmak ve eşlerin veya alacaklıların mevcut mal rejiminden zarar görmelerini önlemek amacıyla Türk Medeni Kanunu olağanüstü mal rejimi kurumunu benimsemiştir.
TMK’nin 206. maddesinde belirtilmiş olan haklı nedenlerin bulunması durumunda eşlerden birinin istemi üzerine hakim, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir. Maddede, haklı nedenler tahdidi olarak sayılmamış bunun yerine örnekleme yoluyla gösterilmesi tercih edilmiştir. Eşlerden birinin iradi olarak veya irade dışı nedenlerle evlilik birliğinde edinilen malvarlıklarına esaslı zarar vermeleri ya da verme olasılıklarının yüksek bulunduğu durumlarda olağanüstü mal rejimine geçişe karar verilmelidir. Hakime, geniş takdir yetkisinin tanınması bakımından, haklı nedenlerin varlığında bağlayıcı nitelikte sınırlama yapılmamış olması isabetli olmuştur. Mahkemece, her somut olay kendi koşulları içinde değerlendirilerek ve eşlerin mali çıkarları gözetilerek, mevcut mal rejiminin mal ayrılığı rejimine dönüşüm talebi hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmelidir. Evlilik malları üzerinde telafisi güç ve ciddi hak kaybına neden olacak hususlar mal ayrılığı rejimine geçiş talebinin kabulü için önemlidir.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde somut uyuşmazlık incelendiğinde; mahkemece bozma ilamı doğrultusunda davacı tarafın TMK’nin 206. maddesine yönelik isteğine delil olarak dayandığı tanıkları dinlenmiştir. Tanık beyanlarının içeriğinden bilgi ve görgülerinin dava konusu arsa üzerindeki inşaatın yapımına yönelik olduğu, TMK’nin 206. maddesine dayalı somut bilgi görgülerinin ise bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı, olağanüstü mal rejimine geçiş için aranan haklı sebebin varlığını ispatlayamamıştır. Gerek TMK’nin 206. maddesinde örnekleme yoluyla sayılan nedenler gözetildiğinde gerek bu kurumun düzenleniş amacı düşünüldüğünde eşlerin ayrı yerlerde ikamet etmelerinin tek başına olağanüstü mal rejimine geçiş için yeterli olamayacağının kabulü gerekir. Buna göre Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde; “…taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerektiği gibi, ileriye dönük olarak ve şarta bağlı biçimde karar tesis edilmesi mümkün değildir.
Mahkemece, “mal ayrımı rejiminin kesinleşmesi durumunda TMK’nin 212. maddesi çerçevesinde iddia ve savunmalar doğrultusunda tarafların delillerinin toplanarak mal rejiminin tasfiyesinin karar kesinleştiğinde dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına” karar verilerek infazda tereddüt oluşturacak biçimde şartlı hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararı – 8. HD., E. 2020/1407 K. 2021/2097 T. 9.3.2021 & ERTEKİN HUKUK DANIŞMANLIK & Av. Uzm. Arb. Özkan Ertekin & www.ertekinhukuk.com & www.ertekinhukuk.com.tr