TRAFİK KAZASINDA MÜTESELSİL SORUMLULAR BİRİ HAKKINDA FERAGAT DİĞERLERİNİ DE SORUMLULUKTAN KURTARIR
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/11591 K. 2007/11606 T. 04.10.2007
Özet : Müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki davadan feragat edilmesi diğer müteselsil sorumlu yönünden de teselsülden feragat niteliğini taşır ve böylece müteselsil sorumlu olan diğer davalı da sorumluluktan kurtulmuş olur. O halde müteselsil sorumlu şirket hakkındaki davanın da reddedilmesi gerekir.
(818/m.51, 145,147 ; 1086/91,95)
KARAR: Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma ve araç hasarı nedeniyle açılan tazminat davasında unutulan faizin tahsili istemine ilişkindir. Dava, kazaya karışan aracın işleteni ile olaya tam kusuru ile sebebiyet veren sürücüye karşı açılmıştır. Davacı vekili yargılama aşamasında olaya tam kusuru ile sebebiyet veren davalı sürücü hakkındaki davadan feragat etmiştir. Mahkemece yargılamaya devam olunarak araç işleteni diğer davalı hakkındaki istemin kabulüne karar verilmiştir.
Borçlar Yasasının 147/2. maddesi gereğince alacaklı, diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birinin vaziyetini iyileştirdiği takdirde bu fiilin sonuçlarına şahsen katlanır. Davacı, müteselsil sorumlulardan sürücü hakkındaki davadan feragat ederek diğer sorumlu şirketin hakkındaki davadan feragat edilen sürücüye kusuru oranında rücu hakkını ortadan kaldırmıştır. Müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki davadan feragat edilmesi diğer müteselsil sorumlu yönünden de teselsülden feragat niteliğini taşır ve böylece müteselsil sorumlu olan diğer davalı da sorumluluktan kurtulmuş olur. O halde müteselsil sorumlu şirket hakkındaki davanın da reddedilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA 04.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E.1997/10920 K.1998/2922 T.04.05.1998
TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT – İŞLETEN
ŞİKÂYETTEN VAZGEÇME
Özet : Trafik kazaları sonucu doğan zarardan aracın işleteni ile birlikte sürücüsü de sorumlu olup Türk Ceza Yasasındaki,.takibi şikâyete bağlı suçlardan ötürü sanıklardan biri hakkındaki dava ve şikâyetten vazgeçmenin diğer sa-nığa da yansıyacağı yolundaki kural, ceza hukuku yönünden geçerli olup hukuki sorumluluğu kapsamaz. (KTKm. 85;TCK m. 99)
KARAR: Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddi¬ne ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine (…) gereği görüşüldü.
Davacı, davalının işleteni olduğu aracı kullananın hukuka aykırı eyle¬mi sonucu uğradığı zararın giderilmesini istemiştir.
Mahkeme davacının araç sürücüsü hakkındaki şikâyetinden vazgeçti¬ğini, böylece bu vazgeçmenin işleteni de kapsadığını gerekçe göstermek su¬retiyle istemin reddi yönünde hüküm kurmuştur.
Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesinde trafik kazaları sonucu doğan zarardan aracın işleteniyle birlikte sürücüsünün de sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun 99. maddesinde takibi şikâyete bağlı suçlardan dolayı sanıklardan biri hakkındaki dava ve şikâyetten vazgeçmenin diğer sanığa da yansıyacağı hüküm altına alınmışsa da, burada amaçlanan ceza hukuku yönünden olup hukuki sorumluluğu orta¬dan kaldırmayı gerektirmez. Şu duruma göre davacının uğradığı zararın kap¬samının belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken yazılı gerekçe ile da¬vanın reddi yoluna gidilmesi bozmayı gerektinniştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA 04.05.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/3099 K. 2009/10393 T.29.09.2009
İŞLETEN HAKKINDA DAVADAN FERAGAT
SÜRÜCÜNÜN SORUMLULUĞUNU ORTADAN KALDIRMAZ
Özet : 1- Eksik teselsülde sorumluluk, ortak kusura değil, farklı hukuksal nedenlere bağlıdır. Eksik teselsülde haksız eylem sorumlusu olan sürücü, zarar görenin zararını karşılamışsa bunun için işletene rücu edemeyecektir.
2-Davalı işleten hakkında davadan feragat edilmesi sürücünün durumunu etkilemez. Yasadan dolayı sorumlu olan kişi (işleten), zarar görenin zararını ödemişse haksız eylem sorumlusuna (kusurlu olan sürücüye) rücu edebilecektir. Çünkü, işletenin araç sürücüsüne rücu hakkı vardır.
3- Haksız eylemi gerçekleştiren sürücünün işletene rücu hakkı olmadığından ve iç ilişkide davacıların işleten hakkındaki feragati, sürücünün durumunu ağırlaştırmadığından, davalı sürücü hakkındaki davanın reddedilmiş olması doru olmayıp, kararın bozulması gerekmiştir.
KARAR : Dava, trafik kazası nedeniyle yaralanmadan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davalılardan işleten yönünden feragat nedeniyle, diğer davalı sürücü yönünden B.K. 147/2. maddesi uyarınca istem reddedilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz olunmuştur.
Davacılar, küçük Mehmet’in yaralanması nedeniyle, küçüğe çarpan aracın işleteni Fuat ile sürücüsü Osman’ı hasım göstererek tazminat isteminde bulunmuşlardır. Davacılar vekili yargılama sırasında verdiği 03.01.2008 günlü dilekçe ile “davalılardan işleten hakkındaki davamızdan feragat ediyoruz, diğer davalı sürücü hakkındaki tüm taleplerimiz baki olarak … ” biçiminde açıklamada bulunmuştur. Bu açıklamaya karşı davalı tarafından davacıya herhangi bir tazminat ödendiği iddiasında bulunulmamıştır.
Yerel mahkemece, davacılar vekilinin dilekçesi esas alınarak davalı işleten Fuat hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalı sürücü Osman yönünden ise B.K. 147/2. maddesi uyarınca bu feragatin iç ilişkide davalı sürücünün durumunu ağırlaştırdığından davacıların bunun sonuçlarına katlanmaları gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi, müşterek ve müteselsil sorumluluğu ortak kusura göre değil, farklı hukuksal nedenlere bağlamıştır. Eksik teselsül olarak da bilinen bu düzenleme gereğince haksız eylem sorumlusu zarar görenin zararını karşılamışsa, bunu kimseye rücu edemeyecektir. Yasadan dolayı sorumlu olan kişi, zarar görenin zararını ödemişse haksız eylem sorumlusuna rücu edebilecektir. Eldeki davada ise davacıların zararının karşılandığına ilişkin bir iddia olmadığı gibi feragat edilen davalı Fuat aracın işleteni, diğer davalı olan sürücü Osman haksız eylemi gerçekleştiren kişi olup araç sürücüsünün işletene rücu hakkı bulunmamaktadır. Rücu hakkı olmadığına göre iç ilişkide durumunun ağırlaştırılması söz konusu olamaz. İşletenin araç sürücüsüne rücu hakkı vardır. Haksız eylemi gerçekleştiren sürücünün işletene rücu hakkı olmadığından ve iç ilişkide davacıların işleten hakkındaki feragati sürücünün durumunu ağırlaştırmadığından davalı sürücü hakkındaki davanın B.K.’nun 147/2. maddesi uyarınca reddedilmiş olması doğru değildir. Şu durumda, davalı Osman yönünden işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmelidir. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilmeyerek yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA 29.09.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/82 K. 2005/188 T.25.01.2005
MÜTESELSİL BORÇLULARDAN BİRİNİN YAPTIĞI ÖDEME
DİĞERLERİNİ BORÇTAN KURTARIR
Özet : Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
1- Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumludur. Bir davalı hakkındaki talepten vazgeçilmesi diğer davalının sorumluluğunu etkilemez. Ancak,
2- BK.145. maddesi gereğince müteselsil borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme tüm borçluların ödeme oranında borçtan kurtulması sonucunu doğurur.
KARAR : Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
1-Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumludur. Bir davalı hakkındaki talepten vazgeçilmesi diğer davalının sorumluluğunu etkilemez. Ancak;
2-BK.145. maddesi gereğince müteselsil borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme tüm borçluların ödeme oranında borçtan kurtulması sonucunu doğurur. Somut olayda davacı vekili 24.2.2003 tarihli dilekçesiyle davalı Hüseyin ile haricen anlaştıklarını bu nedenle davacı araç üzerindeki tedbirin kaldırılmasını ve Hüseyin yönünden davadan vazgeçtiğini bildirdiğinden bu anlaşmanın bir ödemeye ilişkin olup olmadığı üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 25.01.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/11-359 K. 2004/366 T.16.06.2004
BORÇLULARDAN BİRİNİN İBRA EDİLMESİNİN
DİĞER BORÇLULARA ETKİSİ
Özet : 1- Müteselsil borçlarda alacaklının borçlulardan biri ile ibra sözleşmesi yapması halinde diğer borçluların borcu kural olarak devam eder. Ancak bazı istisnai hallerde durumun özelliği veya borcun niteliği diğer borçluların da borçtan kurtulmalarını gerektirebilir.
2- Alacaklının borçlulardan birini borçtan ibra etmesi veya süre vermesi ilke olarak subjektif etki yapar, yani sadece ibra edilen veya süre verilen borçlu hakkında sonuç doğurur. Diğer borçlular bundan yararlanamaz. Ancak, bazen bütün müteselsil borçluların ibradan yararlanması da mümkündür. Özellikle alacaklının ibra veya süre verme sözleşmesinde bunu açıkca belirtilmesi veya borç senedini iade etmesi yada bütün borcun tahsil edildiğine dair makbuz vermesi halinde durum böyledir.
3- O halde ibra sözleşmesinin müteselsil borçlulardan biri ile yapılması halinde ibra edilen miktarın diğer alacaklılar için de geçerli olması, bu hususun, ibra sözleşmesinden anlaşılmasına bağlıdır. Aksi halde diğer müteselsil borçlular borcun tamamından sorumlu olacaktır. Ancak ibra sözleşmesi borçlular arasındaki iç ilişkiyi etkilemez yani ifada bulunmuş olan borçlu ibra edilerek borçtan kurtulan diğer borçluya rücu edebilir.
KARAR : Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı kasko sigortası vekili, davacı tarafından kasko sigortası yapılan 34 HU … plakalı aracın, davalıların işleteni, sürücüsü ve sigortacısı olduğu 34 P … plakalı aracın çarpması sonucu hasara uğradığını, kusurun 8/8 oranında 34 P … plakalı araçta bulunduğunu ileri sürerek kaza nedeniyle sigortalanan araca ödemiş olduğu 464.837.334 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen ödeme tarihinde itibaren reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan sigorta şirketi, sigortalısının kusur oranına isabet eden zarardan poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğunu, davadan önce kendisine herhangi bir başvuru olmadığından davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılardan İsmail A. ise duruşmada davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin, davalı sigorta şirketinin yargılama sırasında 226.390.000 TL. ödediği, davacının da davalı zorunlu sigortayı hiçbir hakkını saklı tutmadan ibra ettiği, bu ibradan diğer davalıların da yararlandığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenle bozulmuştur.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, müteselsil borçlulardan birinin ibrası halinde diğer borçluların da ibra edilmiş sayılıp sayılmayacağı noktasındadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “müteselsil borç” ve “ibra” kavramlarını açıklamakta fayda bulunmaktadır.
Müteselsil borç, sözleşme veya kanun gereği birden fazla borçlunun alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu, diğer bir deyişle alacaklının edayı her müteselsil borçludan talep edebildiği ve edanın tamamen yerine getirilmesine kadar bütün borçluların sorumluluğunun devam ettiği, borçlulardan birinin borcu ödemesi halinde diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borç ilişkisine denir.
Borçlar Kanunu 141 ve devamına göre müteselsil borçta alacaklının hakkı birden çok borçluya karşı tek bir alacaktan ibaret olmayıp, borçluların herbirine karşı ayrı ayrı yönelen ve birbiriyle yarışan birden çok alacaktan ibarettir. Alacaklı her alacak üzerinde ( temlik veya borcun ibrası yoluyla ) ayrı ayrı tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar yapılan borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir. ( Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 8. Baskı sh. 1152 vd; Andreas van Tuhr Borçlar Hukuku sh.785 vd, ).
İbra, borcun sona ermesini sağlayan özel bir sona erme sebebi olup, borç ilişkisini değil, sadece münferit borcu sona erdirir. İbrada borç ilişkisinin taraflarının hukuki bir ilişki içerisine girdiği görülmektedir. Buna göre, borç kendiliğinden sona ermemekte, borcun sona ermesi için, tarafların bunu sağlayacak bir başka işlemi yapmaları gerekmektedir. Bu hukuki işlem, sona erecek borcun taraflarının borcun sona ermesi konusunda yaptıkları bir sözleşmedir. Bu nedenle, borcun sona ermnesi üzerinde borç ilişkisinin taraflarının anlaşmış olmaları gerekir. ( Yard. Doç. Dr. K. Nuri Turanboy İbra Sözleşmesi Ankara 1998 sh. 26 )
Müteselsil borçlarda alacaklının borçlulardan biri ile ibra sözleşmesi yapması halinde diğer borçluların borcu kural olarak devam eder ancak bazı istisnai hallerde durumun özelliği veya borcun niteliği diğer borçluların da borçtan kurtulmalarını gerektirebilir. ( BK. mad.145/ II )
Alacaklının borçlulardan birini borçtan ibra etmesi veya süre vermesi ilke olarak subjektif etki yapar, yani sadece ibra edilen veya süre verilen borçlu hakkında sonuç doğurur. Diğer borçlular bundan yararlanamaz. Ancak, bazen bütün müteselsil borçluların ibradan yararlanması da mümkündür. Özellikle alacaklının ibra veya süre verme sözleşmesinde bunu açıkca belirtilmesi veya borç senedini iade etmesi yada bütün borcun tahsil edildiğine dair makbuz vermesi halinde durum böyledir. ( Eren, sh. 1165; Von Tuhr/Escher, sh, 310 ).
O halde ibra sözleşmesinin müteselsil borçlulardan biri ile yapılması halinde ibra edilen miktarın diğer alacaklılar için de geçerli olması, bu hususun, ibra sözleşmesinden anlaşılmasına bağlıdır. Aksi halde diğer müteselsil borçlular borcun tamamından sorumlu olacaktır. Ancak ibra sözleşmesi borçlular arasındaki iç ilişkiyi etkilemez yani ifada bulunmuş olan borçlu ibra edilerek borçtan kurtulan diğer borçluya rücu edebilir. Federal mahkemenin de bu yönde kararları bulunmaktadır. ( BGE, 33 II 140; BGE 34 II 499 )
Somut olayda davacı sigortacı, sigortalısını 464.837.334 TL. ödediğini ileri sürerek bu miktarı rücuan talep etse de yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda gerçek zararın 224.000.000 TL.olduğu bildirilmiş olup, davalılardan trafik sigortacısı olan G. Sigorta Şirketi tarafından davadan sonra 226.398.000 TL. ödenmiş, davacı tarafından ibra edilmiştir. Ödenen miktar yönünden diğer davalılar da borçtan kurtulmuş olmakla birlikte, ( borcun ferileri yönünden ) hasar miktarı dışındaki borçtan, sadece ibra edilen davalı güven Sigorta kurtulmuş olup diğer müteselsil borçlular ibranamede bir açıklık olmadığından yukarıdaki açıklamalarda belirtildiği gibi ibranameden faydalanıp borcun-ferilerinden kurtulamazlar.
Davacı vekili 22.5.2000 tarihli celsede diğer davalılar hakkındaki davayı faiz yönünden takip ettiğini beyan etmiş olduğundan yukarda anılan ilkeler dikkate alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Yerel Mahkemece aynı yöne işaret eden Özel Daire Bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA 16.06.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
E. 1975/1329 K. 1975/1450 T.14.03.1975
BORÇLULARDAN BİRİNİN ÖDEMESİ ORANINDA
DİĞER BORÇLULAR BORÇTAN KURTULMUŞ OLURLAR
Özet : Müteselsil borçlulardan sigorta şirketinin ödemesi oranında diğer borçlular da BK.nun 145. maddesi uyarınca borçtan kurtulmuş olurlar.
Olayda davacının 22.000 lira sigorta tazminatı alırken imzaladığı makbuz ve ibraname niteliğindeki belgede, ibraya ilişkin beyanlar, BK.nun anılan hükümlerine uygun olarak, sigortacının sorumlu olduğu 2.000 liralık hasar çevresinde hem sigortacının hem de sigortalının ve yardımcısının borçtan kurtulmuş olduğunu tesbite yöneliktir. Sigorta poliçesinin kapsamına girmediği için sigorta şirketinin sorumluluğu sözkonusu edilemeyen 2.000 lirayı aşan hasar, kazanç kaybı, kıymet eksilmesi tazminatlarına ve manevi tazminata ilişkin istekler mübrez ibraname dışında kalmaktadır: bu istekler için sigorta şirketinin ibranameyi imzalayana karşı bir sorumluluğu olmadığından bunları kapsar biçimde sigorta şirketini ve dolayısiyle sigortalıyı ibra amacı güdüldüğü kabul edilemez.
Bu nedenle iddia ve savunma incelenerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken, mahkemenin ibranameye dayanarak davayı red etmesi usul ve yasaya aykırıdır. Kararın bu yönden bozulması gerekir.