Kızılırmak, Silver Residance, Ufuk Ünv. Cd No:7/26, Çankaya/Ankara
tr

14.01.2023 Sigorta Rücu – Tedavi Gideri

14.01.2023  Sigorta Rücu – Tedavi Gideri

 Sigorta rücu – müşterek sigorta kapsamında tedavi giderini ödeyen sigorta şirketinin
müşterek sorumlu sigorta şirketine açmış olduğu rücu davasında görevli mahkemenin,
asliye ticaret mi yoksa tüketici mahkemesi mi olduğu
 Sigorta – 6102 sayılı TTK ‘nın 1466. maddesinde müşterek sigorta düzenlenmiştir
 Sigorta – müşterek sigortada her bir sigorta şirketinin sorumluluğu
 Sigorta – müşterek sigorta – 6098 sayılı TBK 62. maddede yer alan düzenlemede, müteselsil
sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer müteselsil sorumlulara
karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlemesi
 Sigorta rücu – TTK 1472. maddedeki halefiyetten kaynaklanan rücu davasının kendine özgü
dava şekli olduğu anlaşılmaktadır
 Sigorta rücu davası – görevli mahkeme – sigorta rücu davalarınınTTK nun 1472. maddesi
hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK'nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4.
maddesi uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu
düşünülebilir ise de, davanın TTK 1472. maddeden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi
dikkate alındığında, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada
Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde
gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedi.
 Sigorta rücu davası – görevli mahkeme – sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari
dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas
uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir dava da Ticaret Mahkemesi görevli
olmayacaktır
 Sigorta rücu – halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin
sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir.
İDDİA: Davacı vekili 15.05.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirkete, Özel Sağlık Sigortası
kapsamında bulunan sigortalılarından …’nın tedavisine ilişkin 43.277,40 TL tutarlı 22.11.2017 tarihli
faturanın hastaneye provizyon onayı verilerek ödendiğini, ödenen bedelin %50 lik kısmı olan
21.638,70 TL, …’in tedavisine ilişkin 20.804,81 TL, 13.11.2017 tarihli faturanın hastaneye provizyon
onayı verilerek ödendiğini, müvekkili şirket tarafından ödenen bedelin %50 lik kısmı olan 10.402,41 TL
‘nin, Sağlık Sigortası Genel Şartları Müşterek Sigortayı düzenleyen 12. madde uyarınca, tedavi
masraflarının birden fazla sigortacı tarafından temin edilmiş olunması halinde, bu masrafların
sigortacılar arasında teminatları oranında paylaşılacağını, davalı şirketin poliçe limiti dahilinde
ödenmiş tazminatın %50 lik kısmının davalı tarafından sulhen yazışma ile talep edildiğini, müracaatın
sonuçsuz kaldığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 32.041,11 TL alacağın ödeme
tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, …’in müvekkili şirkete Ferdi Sağlık Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, yapılan
işlemlerin istisna tutulduğunu, müşterek koruma sağlamayan taleplerin reddi gerektiğini, …’nın ise
grup sağlık sigorta poliçesi ile sigortalandığını, masrafların teminat kapsamı dışında olduğunu, tedavi
giderlerine dair rücu hakkının yalnızca zarar sorumlularına ait olduğunu, yerleşik içtihatların sigorta
şirketine rücu imkanı tanımadığını, sigortalılara yapmış oldukları ödemelere dair taleplerini saklı
tuttuklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, dava dışı sigortalılar ile davalı şirket arasındaki ilişkinin
tüketici işlemi olduğu, 6502 sayılı Yasa’nın 73/1. madde ve fıkrasında yer alan tüketici işlemleri ile

tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici
mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, davanın HMK 115/2.
madde gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde
dosyanın İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf
nedenleri olarak, halef sıfatıyla açılan bir rücu davası olmadığını, buradaki rücu hakkının, sigorta
şirketinin müşterek sigorta dolayısıyla sigortaladığı menfaati aynı süre için sigortalayan diğer bir
sigorta şirketine karşı TTK ‘nın 1466. maddesinin ikinci fıkrası ile TBK ‘nın müteselsil sorumluluğa
İlişkin 62’inci maddesi gereğince yapılan bir rücu olduğunu, tüketici mahkemelerinin görevli
olmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Dava, müşterek sigorta kapsamında ödenen tedavi gideri
bedelinin, ödeyen sigorta şirketi tarafından, müşterek sigorta şirketinden rücuen tahsili istemine
ilişkindir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, uyuşmazlık, müşterek sigorta
kapsamında tedavi giderini ödeyen sigorta şirketinin müşterek sorumlu sigorta şirketine açmış olduğu
rücu davasında görevli mahkemenin, asliye ticaret mi yoksa tüketici mahkemesi mi olduğuna
ilişkindir. 6102 sayılı TTK ‘nın 1466. maddesinde müşterek sigorta düzenlenmiştir. Maddede, bir
menfaatin birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı
sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsinin ancak sigorta olunan menfaatin
değerine kadar geçerli sayılacağı, bu takdirde sigortacılardan herbirinin sigorta bedellerinin toplamına
göre sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olacağı, sözleşmelere göre sigortacıların müteselsilen
sorumlu oldukları takdirde, sigortalının uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi,
sigortacılardan her birinin yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar
sorumlu olduğu, bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu
hakkının, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda olduğu bedeller
oranında olduğu ifade edilmiştir. 6098 sayılı TBK ‘ın 62. maddede ise, iç ilişkide başlığı ile, ikinci
fıkrada, tazminatın kendi payına düşenden fazlasını ödeyen kişinin bu fazla ödemesi için diğer
müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olduğu
düzenlenmiştir. Her iki yasal düzenleme bir bütün halinde değerlendirildiğinde, TBK 62. maddede yer
alan düzenlemede, müteselsil sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer
müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu
düzenlemesi ve TTK 1466/2. fıkranın son cümlesinde ki, rücu hakkının sigortacının sigortalıya
sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedelleri oranında ifadelerin iş bu davada,
sigorta poliçesinde ki sigortalının tüketici olup olmadığının değerlendirilmesi gerekliliğini gösterdiği
kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, TTK 1472. maddedeki halefiyetten kaynaklanan rücu davasının
kendine özgü dava şekli olduğu anlaşılmaktadır. Sigorta rücu davalarınınTTK nun 1472. maddesi
hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK'nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4. maddesi
uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülebilir ise de, davanın
TTK 1472. maddeden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi dikkate alındığında, davanın sigortalı ile
zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının
değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul
edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise
davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse
böyle bir dava da Ticaret Mahkemesi görevli olmayacaktır. 6102 sayılı TTK 'nun 4/1-(a) maddesinde,
her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile
tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk
davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça
düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 3. maddesine göre tüketici;

ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya
hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket
eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında
kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak
üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Somut olayda, dava dışı sigortalı ile gerek davacı
gerekse de davalı … şirketleri arasındaki ilişki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 6502 sayılı
yasanın 73. maddesin de ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici
mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının
kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan, 03 Temmuz 1944 tarihli
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 37 E-9K.3 sayılı kararında ifade edildiği üzere”
Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu
nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye
karşı açmış olduğu bir dava gibidir.Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı
hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur." şeklinde
vurgulanmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı
sigortalı gerçek kişi ile davalı … şirketi arasındaki ilişki bir tüketici işlemi olduğundan, görevli
mahkeme tüketici mahkemesidir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle TTK ‘ nın 1466. maddede yer alan
müşterek sigorta, 1472.maddedeki halefiyet, 6098 sayılı TBK’nın 62.maddesi ve 6502 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, mahkemece tüketici
mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usülden red kararında bir isabetsizlik
görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle
aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda açıklandığı üzere, 1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin
2018/583 Esas, 2019/183 Karar ve 19.02.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun
bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun
353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı
Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu
başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu
165,70 TL harcın mahsubu ile 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-
Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf
incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer
olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun 353/1-a/3. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/03/2020 T.C.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ – DOSYA NO: 2019/2080 Esas – KARAR NO:
2020/811

Hizmetlerimiz Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
GÖNDER
1
Merhaba...
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz ?