Kızılırmak, Silver Residance, Ufuk Ünv. Cd No:7/26, Çankaya/Ankara
tr

ISKAT KARARININ YOKLUĞUNUN VE HÜKÜMSÜZLÜĞÜNÜN DAVA EDİLMESİ

ISKAT KARARININ YOKLUĞUNUN VE HÜKÜMSÜZLÜĞÜNÜN DAVA EDİLMESİ
  • ISKAT KARARININ YOKLUĞUNUN VE HÜKÜMSÜZLÜĞÜNÜN DAVA EDİLMESİ

Taraflar arasında görülen davada …(Kapatılan) 29. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/02/2014 gün ve 2013/91 – 2014/11 sayılı kararı bozan Daire’nin 14/05/2015 gün ve 2014/10338 – 2015/6915 sayılı kararı aleyhinde davacılar vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:

Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduklarını, davalının müvekkillerine gönderdiği ihtarname ile sermaye taahhüdünün faizi ile birlikte ödenmesini istediğini aksi halde şirket ortaklığından ıskat edileceklerinin bildirildiğini, müvekkillerinin, şirketten alacaklı olduklarından, sermaye borcunun bu alacaktan tahsil edilebileceğinden, bu işleme muvafakat ettiklerinden, bu tarihe kadar apel çağrısı yapılmadığından faiz istenilemeyeceğinden ve şirketin kötü yönetildiğinden bahisle bu ihtarnameye cevap verdiklerini, davalı şirketin aynı mahiyette gönderdiği diğer bir ihtarnameden sonra müvekkillerini 04.03.2013 tarihli yönetim kurulu kararıyla şirket ortaklığından ıskat ettiğini ileri sürerek bu kararın yokluğunun ve hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce davalı yararına bozulmuştur.

Bu kez davacılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dava, davacıların, davalı anonim şirket ortaklığından ıskat edilmelerine ilişkin 04.03.2013 tarihli yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce davalı şirketin dava konusu ıskat kararının usulüne uygun olduğu kabul edilip davanın reddedilmesi gerektiğine işaret edilerek mahkeme hükmü davalı yararına bozulmuştur.

Dairemiz bozma ilamında da açıklandığı üzere, tek borç ilkesi uyarınca anonim ortaklıklarda pay sahibinin borcu, taahhüt ettiği payların karşılıklarının ödenmesinden ibarettir. Bu ilke, hem nakdi, hem de ayni sermaye taahhütleri için geçerlidir. Sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi halinde, 6762 sayılı TTK 407.maddesi uyarınca, bu borcun icra takibi yoluyla tahsili mümkün olduğu gibi, bunun yerine ortağın ortaklıktan ıskatı yoluna da başvurulabilecektir.

Anonim ortaklılarda ödenmemiş bakiye sermaya taahhütlerinin paydaşlardan istenmesi ve buna bağlı olarak gündeme gelen pay sahiplerinin ıskatı usul ve şartları, mülga 6762 sayılı TTK 406-408. maddelerinde düzenlenmiş olup, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK 481-483. maddelerinde de 6762 sayılı TTK’dakine paralel düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, 6762 sayılı TTK’nın 406. vd. madde uyarınca ıskat prosedürü için pay sahiplerine ödemeye davet ve ıskat ihtarının ayrı ayrı gönderilmesi gerekmektedir. TTK 407. maddesi uyarınca ıskat kararı vermeye yetkili organ anonim ortaklık yönetim kuruludur. Iskat prosedürünün işletilebilmesi için öncelikle pay sahiplerinin, anasözleşmede başkaca hüküm yoksa, ilan suretiyle pay bedellerini ödemeye davet edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, 6762 s. TTK. 408/2 (6102 s. TTK 483/2) maddesi uyarınca, ödemeye davet ve ihtarın, nama yazılı paylar yönünden ilan suretiyle değil, ilandan daha kuvvetli bir bildirme yolu olan taahhütlü mektupla yapılması ve her ikisinde de enaz bir aylık sürenin verilmesi şarttır (Dairemizin 21.02.1980 tarih, 456/818 sayılı ilamı). Ancak anasözleşmede başkaca bir bildirme usulü öngörülmüş ise ana sözleşme hükümlerine de uyulması gerekmektedir (İ. Doğanay, TTK Şerhi, s.1226, par.2).

Sermaye borcunu ödemeyen bir pay sahibinin ıskat edilebilmesi için öncelikle temerrüte düşürülmesi gerekir. Temerrütün söz konusu olabilmesi için de bakiye sermaye borcunun ödenmesi konusunda yetkili organın bir karar alması ve bunu anasözleşmede öngörülen usul ve esaslar doğrultusunda talep etmesi, uygulamadaki ifade ile apel işleminin yapılması gerekir. Şayet, anasözleşmede sermaye borcunun ödeme süreleri ve miktarı duraksamaya neden olmayacak biçimde belirlenmiş ise pay sahibi kendiliğinden mütemerrit olacaktır.

1- Somut olaya gelince, her ne kadar, nama yazılı paylar yönünden taahhütlü mektup ödemeye çağrı (ihbar) için yeterli ise de davalı şirket yönetim kurulunun 12.03.2012 tarihli kararıyla ödemeye davetin taahhütlü mektup yanında, ayrıca ticaret sicili gazetesinde de ilan edilmesi öngörülmüştür. Nitekim anonim ortaklık tarafından ödemeye davet yazısı hem taahhütlü mektupla gönderilmiş, hem de Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmiş ise de, ortaklık anasözleşmesinin 13. maddesindeki hüküm uyarınca, şirkete ait ilanların şirket merkezinin bulunduğu yerde çıkan bir gazetede ayrıca ilanı koşuluna uyulmadığı gibi, davacılara gönderilen 31.01.2013 tarihli ihtarların da, ortaklık yönetim kurulunun aldığı karar uyarınca Ticaret Sicili Gazetesinde ve yerel gazetede ilanı gerektiği halde bu ilan da yapılmamış; diğer bir anlatımla bu hususlarda uyulması zorunlu merasime riayet edilmemiştir.

2- Sermaye borcunu ödemeye davet yazısının ıskat ihtarını içermemesi, sadece borç miktarı ile, ödeme süresi ve yerini gösteren ifadeler bulunması gerekirken, davalı şirketin 6762 s. TTK’nın 408. maddesinde yer alan ıskat ihtarında bulunması gereken ihtarları da içerdiği, bilahare gönderilmesi zorunlu olan ihtardan bahsedilmeksizin, verilen bir aylık süre içerisinde borcun ödenmemesi halinde ortaklıktan ıskatına karar verileceği ihtarında bulunulduğu anlaşılmaktadır. Davacılara doğrudan ıskat ihtarının gönderilebilmesi için ilan veya ihtara gerek olmaksızın ana sözleşme hükümlerince kendiliğinden mütemerrit olmaları, bunun için ise ortakların borçları ve ödeme tarihinin anasözleşmede net olarak belirlenmiş olması gerekir. Oysa, sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi için anasözleşmede kesin bir vade belirlenmediği gibi, gönderilen ödemeye davet ve ihtarnamelerde yer alan meblağ ile anasözleşmedeki sermaye borcu miktarlarının örtüşmediği, gecikme faizlerini de içerdiği anlaşılmaktadır. Keza ödemeye davet yazısının gönderildiği tarih itibariyle, şirketin kuruluşunun tesciline nazaran, sermaye koyma borcunun ödenmesi için konulan üç yıllık sürenin de henüz dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple 26.03.2012 tarihli ihtarnamelerin aynı zamanda ıskat ihtarını da içerdiğinden ödemeye davet olarak nitelendirilmesi ve sonuç doğurmasının mümkün görülmediğinden, 13.01.2013 tarihli ihtarların ise öncesinde usulüne uygun ödemeye davet bulunmaması nedeniyle sonuç doğurmayacağından davacılar vekilinin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairemizin 14.05.2015 gün ve 2014/10338 Esas, 2015/6915 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairemizin 14.05.2015 gün ve 2014/10338 Esas, 2015/6915 Karar sayılı bozma ilamı kaldırılarak yerel mahkeme kararının ONANMASINA, peşin harcın onama harcından mahsubu ile bakiye 29,20 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödedikleri karar düzeltme harcının istekleri halinde karar düzeltme isteyen davacılara iadesine, 24/11/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. 11. Hukuk Dairesi   2015/12168 E.  ,  2016/9107 K.

 

(M)

 

 

 

KARŞI OY

 

Dairemizin karar düzeltme istemine konu bozma ilamındaki gerekçelere, özellikle, davacılara gönderilen temerrüt ihtarlarında, çağrıya uyulmaması halinde ıskat edileceklerinin de ihtar edilmiş olmasının çoğunluk kararının gerekçesinde belirtildiğinin aksine, temerrüt ihtarının niteliğine halel getirmesinin mümkün bulunmamasına, keza, ıskat ihtarlarının gönderilmesinden önce dahi şirketin kuruluşundan itibaren 3 yıl dolmuş olmakla davalıların behemahal temerrüde düşmüş olduklarının kabulü gerekmesine göre davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddi gerektiği kanısındayım.

Hizmetlerimiz Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
GÖNDER
1
Merhaba...
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz ?