İŞ KAZASI – VEFAT – ELEKTRİK AKIMINA TAKILMA SONUCU
- İş kazası – vefat – elektrik akımına takılma sonucu
- Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi …’ın eviyle ilgili yapmakta olduğu tadilat sırasında çatıya çıkarmakta olduğu profil demirin evin hemen yanındaki yüksek gerilim hattına temas etmesi üzerine elektrik akımına kapıldığını ve otopsi raporunda da belirtildiği üzere elektrik çarpmasına bağlı olarak vefat ettiğini, TBK 69. maddesi uyarınca yapı malikinin kusursuz sorumluluğu bulunduğundan, murisin hastanede yoğun bakımda kaldığı sürece ilişkin masrafın ve cenaze giderlerinin de belirlenerek, müteveffanın eşi … için fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere şimdilik 2.500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile, söz konusu kaza sonucu meydana gelen ölümün yaratmış olduğu ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar nedeniyle davacı eş için 10.000,00 TL ve davacı her iki çocuk için ayrı ayrı 10.000,00 ‘er TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu hadisenin yüksek gerilim hattındaki bozukluktan ya da bakımdaki eksiklikten kaynaklanmadığını, müvekkili şirketin yürüttüğü elektrik dağıtım hizmeti kapsamında elektrik iletimi için kullandığı mülkiyeti TEDAŞ’a ait olan dağıtım tesislerine yakın bölgelerde yapılan çeşitli inşaat işlerinde iş sahipleri tarafından müvekkil şirkete başvuru yapılmasının öngörüldüğünü, ancak önlemlerin alınabilmesi bakımından müteveffanın önceden herhangi bir başvuruda bulunmadığını, 5 metre uzunluğundaki iletken malzemelerin halata bağlanarak yukarıya çekilmesi sırasında gerekli özen ve dikkatin gösterilmemiş olması nedeniyle kazaya bizzat müteveffanın kendisinin sebebiyet verdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, alınan bilirkişi raporunda kazanın meydana gelmesinde ölenin kendisinin ve iş yaptırdığı çalışanların kusurlu olup, davalı … şirketinin ve yapının herhangi bir kusurunun bulunmadığının belirtildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafça istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi tarafından; ilk derece mahkemesince alınan rapor ile ceza davasına ilişkin yargılama sırasında alınan raporun aynı yönde olduğu, rapor içeriklerine göre kazanın meydana gelmesinde ölenin kendisinin ve iş yaptırdığı çalışanların kusurlu olduğu, davalı … şirketinin ve yapının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, ölenin kusurlu davranışının nedensellik bağını ortadan kaldırdığı ve davalı … şirketinin kusursuz sorumluluğunun söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davacıların istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava; elektrik çarpması sonucunda desteğin ölümünden kaynaklanan, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur.
Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk halleri olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutulurken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.
Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası’nın 58. maddesi gereğince “…imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur.” ( TBK .69. maddesi ). TBK’nın 71/1.maddesine göre de; “Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.” Belirtilen yasal düzenlemeler gereğince, davalı, zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan enerji hattının yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki nedensellik bağının kesilmiş olmasıdır.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır. (Prof. Dr. F. Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15)
Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.
Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Uygun illiyet bağı ancak, üç halde kesilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur.
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 5. maddesinde; “Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır.
Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır.”
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 27.maddesinde; “Tesislerin ve aygıtların teknik belgelerinde belirtilen aralıklarda bakım ve onarımları yapılmalıdır. Yapılan bakım ve onarımlar kalıcı bir şekilde kaydedilmelidir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Bu kapsamda enerji nakil hattının sahibi bulunan davalı kurum, bu yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden sorumlu olup, bu tür hatları kişilerin can ve mal güvenliği açısından tehlike arz etmeyecek şekilde inşa etmek, bulundurmak, bu hatlara güvenli yaklaşma sınırının aşılmasını önleyici tedbirleri almakla yükümlüdür.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davacıların murisinin olay tarihinde 4. katta bulunan evinin çatı katındaki tadilat esnasında 5-6 metre uzunluğundaki metal profil boruları ip halat ile bağlayarak yukarıya doğru çekerken söz konusu profil boruların evin önündeki yüksek gerilim hattına temas etmesi sonucu vefat ettiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda; olayın meydana gelmesinde müteveffanın, binanın önünden yüksek gerilim hattı geçtiğini ve bunun tehlikeli bir durum yarattığının bilincinde olduğu halde, kendi iradesi ve inisiyatifi ile herhangi bir önlem almaksızın tedbirsiz ve dikkatsiz davranışta bulunarak hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan kazanın meydana gelmesine sebep olmaktan dolayı % 100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, binanm önünden geçen 34.5 kV yüksek gerilim hattının Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 44. maddesinde belirtilen güvenlikli mesafelere uygun olduğu bu sebeple de davalı kuruma kusur atfedilemediği belirtilmiştir.
Ne var ki, hükme esas alınan bilirkişi raporunda tellerin olması gereken emniyet mesafesinden daha fazla uzaklıkta olduğu ve dava konusu olayın müteveffanın dikkatsizliği ve tedbirsizliği sonucunda meydana geldiği belirtilmiş olmasına karşın, bu raporda, davalı … şirketinin, kusursuz sorumluluk kapsamında yer alan tehlike sorumluluğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmemiş olup, bu yönüyle bilirkişi raporunun dava konusu olay içeriğine uygun ve hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince hükme esas alınan rapordaki değerlendirmelere dayanarak murisin ağır kusuru ile nedensellik bağının kesildiğine dair gerekçesinin de somut olay bakımından kabulü mümkün değildir. Zira, kusursuz sorumlu davalı … her türlü özeni gösterse de zararın meydana gelmesini önleyemeyeceğinden nedensellik bağı kurulup sorumluluğu gerçekleşmiş bulunmaktadır. Kaldı ki müteveffanın kusuru, davalı … ile eylem arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte olmamakla birlikte, davalı … şirketinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu husus, ancak tazminatın kapsamıyla ilgili olup, belirlenecek miktarın tayininde gözönüne alınmalıdır.
Bu kapsamda davalı … şirketinin Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği gereği bakım ve özen borcunu gereği gibi yerine getirip getirmediği, olabilecek tehlikeleri düşünerek gerekli denetimleri yapıp yapmadığı, olayın meydana geldiği binanın etrafındaki yüksek gerilim ve yaklaşma mesafesi ile ilgili uyarı levhası bulunup bulunmadığı, ilgili yönetmeliğe göre, söz konusu enerji nakil hattının binaya olan mesafesi ile ilgili davalı … yönünden bir ihlal söz konusu olmasa dahi, ağır özen yükümlüğü gereği meydana gelen olaydaki sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekecektir.
O halde bölge adliye mahkemesince; davalı … şirketinin meydana gelen olayda kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğu gözetilerek, davalı … açısından tehlike sorumluğuna ilişkin değerlendirmeler içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle belirtildiği, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden (Ankara veya İstanbul mahkemeleri aracılığıyla) rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…. 14/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2020/1899 – K. 2020/4058 – T. 14.9.2020 – Av. Arb. Özkan ERTEKİN – www.ertekinhukuk.com.tr