İŞ KAZASI – Maddi Tazminatın Hesabı ve Hükme Esas Alınması Gereken Ücret
Ş KAZASI – Maddi tazminat hesabı sigortalının/desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır
İŞ KAZASI – MADDİ TAZMİNAT HESABI 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 55. maddesi gereği destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar
İŞ KAZASI – MADDİ TAZMİNAT HESABI – Adalet Komisyonu’nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme ( indirim ) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır.
DAVA : Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi:
KARAR : 1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine;
2- ) Dava, 14/02/2013 tarihli iş kazasında sigortalının vefatı nedeniyle hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine, karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davacıların desteği sigortalının davalı … Şti’ne ait diğer davalı … şirketine sigortalı kamyonda şoför olarak çalışırken, olay günü istiap haddini aşar miktarda araca yüklenen mermer bloğun taşınması sırasında aracın devrilmesi neticesinde vefat ettiği, bozmaya uyularak yapılan inceleme neticesinde birbirini doğrulayan kusur raporlarına göre iş kazasının gerçekleşmesinde davalının %80, sigortalının ise %20 oranında müterafik kusurlarının olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında maddi tazminatın hesabı ve hükme esas alınması gereken ücret noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Maddi tazminat hesabı sigortalının/desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, sigortalının/desteğin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar ( aktif ) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar ( pasif ) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, hesaba esas alınacak gerçek ücretin ise; sigortalının imzasını taşıyan bordrolara yansıyan ücreti olduğu, bu tarzda belgenin bulunmaması halinde ise sigortalının/desteğin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücretin sigortalının sendikalı olup olmadığı da dikkate alınarak sendikalardan, aksi durumda ise emsal ücret araştırması ile tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş sigortanın imzasını taşımayan belgelerin ücret olarak kabul edilemeyeceği Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Öte yandan 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 55. maddesi gereği destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.
Adalet Komisyonu’nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme ( indirim ) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna ( müterafik kusura ) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.” Aynı zamanda 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin veya var ise fiili ödeme miktarlarının hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 Sayılı Kanun’un 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Somut olayda, davacının talep artırım dilekçesinin dayanağını oluşturan 30/05/2014 tarihli hesap bilirkişi raporunda, sigortalının olay tarihindeki aylık kazancını asgari ücretin 1,73 kat düzeyinde belirleyen tespitin dosya kapsamına uygun düştüğü halde; mahkemece kamyon şoförü olan sigortalının olay tarihinde asgari ücret düzeyinde kazanç elde ettiği yönündeki kabul hayatın olağan akışına aykırı olmuştur. Öte yandan hesabın dayanağı olan maddi verilerin doğru olarak alınması gerekirken davacı çocuk …. için gerçekte 2003 yılı olan doğum yılının 2013 olarak esas alınması, yine davacılara bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerleri ile iş bu gelirler son bulmuş ise fiili ödeme miktarlarının araştırılmadan, rücuya kabil kısımları maddi tazminat alacaklarından tenzil edilmeden karar verilmesi de hatalı olmuştur.
Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, 30/05/2014 tarihli hesap raporunda işlemiş/bilinen devre olarak esas alınan tarihten sonra yürürlüğe giren ücretleri rapora yansıtmamak; özellikle davacılardan çocuk ….’in doğum yılını doğru olarak esas almak ve böylece destekten yararlanacağı süreyi doğru olarak belirlemek, iş bu hesap raporuna %80 oranındaki davalı kusurunu uygulamak, öte yandan davacılara sigortalıdan bağlanan veya bağlanması gereken iş kazası ölüm gelirinin ilk peşin sermaye değeri veya fiili ödeme miktarlarını araştırarak rücuya kabil kısımlarını doğru şekilde maddi tazminat alacaklarından tenzil ettirmek suretiyle maddi tazminat alacaklarını hesaplattırmak çıkacak sonuca göre, taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da gözeterek davacıların maddi tazminat alacakları hakkında bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır….21.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ – E. 2020/6760 – K. 2020/4617 – T. 21.9.2020
Avukat & Arabulucu Özkan ERTEKİN