HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT YARGITAY KARARLARI
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ
T. 15.7.2005 E. 2005/6272 K. 2005/8782
• HAKSIZ TUTUKLAMA ( Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat İsteği – Davacı Seyahat Acentesinde Çalıştığını İddia Ettiğinden İkamet Ettiği Yerdeki Seyahat Acentalarından ve Ticaret Odasından Günlük Kazancının Sorularak Maddi Tazminata Hükmedileceği )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ
• GÜNLÜK KAZANÇ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat İstemi – İkamet Ettiği Yerdeki Seyahat Acentalarından ve Ticaret Odasından Sorularak Maddi Tazminata Hükmedilmesi Gerektiği )
1412/m.104/5
ÖZET : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için maddi ve manevi tazminat isteğinde; davacı Seyahat Acentesinde çalıştığını iddia ettiğinden ikamet ettiği yerdeki Seyahat Acentalarından ve ticaret odasından günlük kazancının sorulmak suretiyle maddi tazminat tayin edilmemesi yasaya aykırıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunan davacı Mehmet Aydın’ın maddi tazminatın reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1.000.000.000 TL. manevi tazminatın davalı hazineden alınarak davacıya ödenmesine dair ANTALYA 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 18.10.2004 gün ve 2003/388 D.İş, 2004/388 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın onanma isteyen tebliğnamesi ile 14.07.2005 tarihinde Daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre davalı hazine vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarına hasren yapılan incelemede;
1- Davacı Seyahat Acentesinde çalıştığını iddia ettiğinden ikamet ettiği yerdeki Seyahat Acentalarından ve ticaret odasından günlük kanancının sorulmak suretiyle maddi tazminat tayin edilmemesi,
2- Avukatlık ücret tarifesinin 13/4 maddesi uyarınca tarifenin üçüncü kısmına göre davacı lehine Avukatlık ücreti tayin edilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden isteme aykırı olarak hükmün BOZULMASINA, 15.07.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
T. 16.3.2005 E. 2004/4610 K. 2005/1116
• 466 SAYILI YASAYA GÖRE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Davacının Sosyal Ve Ekonomik Durumuna Hal Ve Mevkiin İcabına Tutuklu Kaldığı Süre Ve Benzeri Hususların Gözetilmesi Gereği )
• HAKSIZ TUTUKLAMA ( Tutuklu Kaldığı Süre Ve Benzeri Hususlar Gözetilmek Suretiyle Zenginleşme Sonucu Doğurmayacak Şekilde Hak Ve Mesafet Kurallarına Uygun Makul Ve Makbul Bir Miktar Olarak Tayin Ve Tespiti Gereği – 466 Sayılı Yasaya Göre Manevi Tazminat Talebi ) 466/m.1
ÖZET : 466 Sayılı Yasaya göre manevi tazminat talebinde bulunan davacı hakkında, objektif bir kriter olmamakla birlikte hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumuna hal ve mevkiin icabına, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar gözetilmek suretiyle, zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde hak ve mesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekir.
DAVA : 466 Sayılı Yasaya göre manevi tazminat talebinde bulunan davacı Mehmet Erkoç vekilinin istemi üzerine yapılan inceleme sonucunda: Davanın kısmen kabulü ile 466 Sayılı Kanuna göre 3.150.000.000 lira manevi tazminat ile 550.000.000 lira dilekçe yazım ücretinin devlet hazinesinden alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair ÜNYE Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 09.04.2003 gün ve 2001/72 Esas, 2003/53 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalı temsilcisi tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 08.03.2004 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Evrak üzerinden karar verilmesi gerekirken tüm işlemlerin duruşma açılarak yapılması ve hüküm kurulması telafisi mümkün bulunmadığından bozma sebebi yapılmamış, vekalet ücretinin 28 Kasım 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13.maddesinin 4.fıkrası delaletiyle ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sırasındaki miktara uygun olarak tayin edilmiş olması karşısında tebliğnamenin ikinci bendindeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve taktirine incelenen dosya içeriğine göre davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
Objektif bir kriter olmamakla birlikte hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumuna hal ve mevkiin icabına, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar gözetilmek suretiyle, zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde hak ve mesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, bu ölçülere uymayacak şekilde eksik tayini,
SONUÇ : Yasaya aykırı ise de; bu cihetin yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK. nun 322 nci maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan manevi tazminatın 5.000.000.000 liraya yükseltilmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
T. 15.3.2005 E. 2004/9786 K. 2005/1113
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİLME MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Zararın Tazminat Hukukunun Genel Prensiplerine Göre Devletçe Ödeneceği – Faiz )
• FAİZ TALEBİ ( Kanun Dışı Tutuklama Nedeniyle Uğranılan Maddi ve Manevi Zararın Tazmini – Tazminatın Talep Halinde Faizi de Kapsadığının Kabulü Gereği )
• VEKALET ÜCRETİ ( Asil Lehine Tayini Gereği – Haksız Tututklama Nedeniyle Maddi Manevi Tazminat ) 2709/m. 19
ÖZET : Anayasa’nın 19/son maddesi uyarınca “…zararın, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre Devletçe ödeneceğinin…” belirtilmesi karşısında talep üzerine faize hükmedileceği gözetilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırıdır.
DAVA : 466 Sayılı Kanuna göre maddi ve manevi tazminat talebinde bulunan davacı Rıza Vur ve Yıldız Vur vekilinin talebi üzerine yapılan incelemede: 466 Sayılı Kanuna göre taktiren 500.000.000 lira manevi, 222.049.620 lira maddi tazminatın maliye hazinesinden alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair YALVAÇ Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 14.4.2003 gün ve 2002/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davacılar ve davalı vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının düzelterek onama isteyen 28.10.2004 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Anayasanın 19/son maddesinde 4709 Sayılı Yasa ile yapılan değişikliğe Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 23.11.2004 gün ve 1/177-203 sayılı kararında açıklandığı üzere 4709 Sayılı Yasa ile değişik Anayasa’nın 19/son maddesi uyarınca “…zararın, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre Devletçe ödeneceğinin…” belirtilmesi karşısında talep üzerine faize hükmedileceği ve Ceza Genel Kurulu’nun 20.4.2004 gün 47/101 sayılı kararında da belirtildiği şekilde vekalet ücretinin asil lehine tayini gözetilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ
T. 31.10.2002 E. 2002/5926 K. 2002/10056
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE İŞ AKDİNİN FESHİ ( Ücret Alacağının Çalıştığı Günlerdeki Ücret Üzerinden Hesaplanması – Kıdem Tazminatı İle Sosyal Yardım ve İkramiye Konusundaki Taleplerinin de Karşılanması Gereği )
• İŞ AKDİNİN FESHİ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle – Ücret Alacağının Çalıştığı Günlerdeki Ücret Üzerinden Hesaplanması/Kıdem Tazminatı İle Sosyal Yardım ve İkramiye Konusundaki Taleplerinin de Karşılanması Gereği )
• KIDEM TAZMİNATI ( Haksız Tutuklama Nedeniyle İş Akdinin Feshi – Kıdem Tazminatı İle Sosyal Yardım ve İkramiye Konusundaki Taleplerinin de Karşılanması Gereği ) 466/m.1 1475/m.14
ÖZET : Haksız tutuklama nedeniyle iş akdinin feshi durumunda, ücret alacağının çalıştığı günlerdeki ücret üzerinden hesaplanması ve fesih tarihine kadar olan kıdem tazminatı ile sosyal yardım ve ikramiye konusundaki taleplerinin de karşılanması gerekir.
DAVA : Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmaktan sanık olarak İstanbul Üç No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesince yapılan duruşmaları sonunda beraatine karar verilen Mevlüt’ün tutuk kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat takdiri hakkında vaki isteği üzerine ( Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi )nce yapılan inceleme sonunda; adı geçenin tutuklu kaldığı günler nazara alınarak 268.947.000 lira maddi, 500.000.000 lira manevi tazminatın Maliye Hazinesinden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair ittihaz olunan 26.4.2001 gün ve 41 esas, 116 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile 17.5.2002 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine; ancak,
Haksız tutuklama nedeniyle iş akti feshedilen davacının 17.4.1999 fesih tarihinden 9.6.1999 tahliye tarihine kadar olan ücret alacağının çalıştığı günlerdeki ücret üzerinden hesaplanması gerekirken, asgari ücret üzerinden hesaplanması ve fesih tarihine kadar olan kıdem tazminatı ile sosyal yardım ve ikramiye konusundaki taleplerinin de karşılanması ile maddi tazminata hükmolunması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), 31.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 7.7.2005 E. 2005/417 K. 2005/2088
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Delil Yetersizliğinden Beraat Eden Sanığın Haksız Tutuklanmış Sayılamayacağı Gerekçesiyle Tazminat Talebinin Reddi Hatalı Olduğu – Kabul Edilmesi Gereği )
• DELİL YETERSİZLİĞİNDEN BERAAT ( Sanığın Haksız Tutuklanmış Sayılacağı – Haksız Tutuklama Nedeniyle Uğranılan Maddi Ve Manevi Zararların Tazminine Karar Verilmesi Gereği )
• ADAM ÖLDÜRME ( Delil Yetersizliğinden Beraat Eden Sanığın Haksız Tutuklanmış Sayılacağı – Uğranılan Maddi Ve Manevi Zararların Tazminine Karar Verilmesi Gereği
466/m. 1
ÖZET : Adam öldürme suçundan tutuklanarak yargılanan ve delil yetersizliğinden beraat eden davacı, tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece delil yetersizliğinden beraat etmesi nedeniyle haksız tutuklanmış sayılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Haksız tutuklama nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazminine karar verilmelidir.
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanık olarak Hınıs Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılanması sonunda, beraatine karar verilen A’nın tutuklu kaldığı günler için 466 Sayılı Yasa uyarınca vaki tazminat isteği üzerine ( EYÜP ) Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan incelemede; vaki talebin reddine dair ittihaz olunan 28.10.2003 gün ve 258/427 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davacı A’nın Hınıs Ağır Ceza Mahkemesi’nde adam öldürme suçundan yargılanıp, 30.11.1996 – 19.02.1998 tarihleri arasında tutuklu kaldıktan sonra, anılan mahkemenin 20.05.1998/04-15 tarih ve sayılı kararı ile beraat ettiği, buna istinaden 466 Sayılı Kanuna göre maddi ve manevi tazminat talep ettiği tüm dosya ve deliller kapsamından anlaşılmakla, haksız tutuklama nedeniyle maddi-manevi zarara uğradığı anlaşılan davacının lehine maddi-manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, delil yetersizliğinden beraat etmesi sebebiyle tutuklamanın haksız sayılamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve davacı A. vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi CMUK’nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ) 07.07.2005 günü oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 20.10.1986 E. 1986/1-149 K. 1986/453
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Hükümlülük Süresinden Fazla Tutukluluk-Tazminat Miktarının Belirlenmesinde Dikkate Alınacak Hususlar )
• HAKSIZ TUTUKLANAN KİŞİYE ÖDENECEK VEKALET ÜCRETİ ( Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Göre-Davanın Ağır Ceza Mahkemesinde Görülmüş Olmasının Durumu Değiştirmemesi )
• VEKALET ÜCRETİNİN AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİNE GÖRE ÖDENMESİ ( Haksız Tutuklama-Davanın Ağır Ceza Mahkemesinde Görülmüş Olmasının Durumu Değiştirmemesi )
466/m.1/7 765/m.448,62
ÖZET : 466 sayılı kanuna göre tazminat isteme halinde avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Yerel mahkemece ağır ceza mahkemelerinde görülen davalara ilişkin vekalet ücreti takdir edilmesi yasaya aykırıdır.
DAVA : Adam öldürmeye teşebbüs, kavgada silah teşhisi ve tehdit suçlarından sanık olarak, Konya Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda beraatine karar verilen Ziyşan Yaman’ın tutuklu kaldığı günlere ilişkin olarak 466 sayılı Yasaya göre vaki tazminat isteği üzerine, lehine maddi ve manevi tazminat tayin ve takdirine dair Karaman Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 23.5.1985 gün ve 51-61 sayılı hüküm, davalı vekili ve davacı vekilinin temyizleri üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince incelenerek, 9.10.1985 gün ve 3020-3536 sayılı ilamıyle bozulmasına karar verilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 14.11.1985 gün ve 127-132 sayılı son hükmün Yargıtayca incelenmesi, davalı ve davacı vekili tarafından süresinde verilen dilekçelerle istenilmiş olduğundan, dosya C.Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 14.2.1986 gün ve 1-4853 sayılı tebliğnamesiyle, Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 466 sayılı yasa hükümleri uyarınca tazminat isteminde bulunan davacı Ziyşan Yaman’ın isteminin kısmen kabulü ile, 63170 lira maddi, 20.000 lira manevi tazminatın davalı hazineden alınarak adıgeçen davacıya ödettirilmesine ilişkin hükmü; Özel Daire;
( A-Davacı, evveliyet dosyasında alınan 12.8.1981 tarihli ifadesinde “bize hakaret ettiler, kavgaya başladık, Mustafa bıçaklanmış” şeklindeki ikrarı ile tutuklanmasına sebebiyet vermiş olmasına nazaran davanın reddi yerine tazminata hükmedilmesi,
B- Kabule göre de; davacının aktif olmayan ziraat mevsiminde zamanaşımını başka türlü değerlendirebileceği düşünülmeden, tatminkar olmayan bilirkişi beyanına isnat edilerek eksik tazminata hükmedilmesi,
C-2/10/1984 günlü Yargıtay ilamında sanık Ziyşan Yaman’ın temyiz itirazları red edilerek hüküm onanmış olmasına rağmen, adı geçen şahıs hakkında verilen mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden önce açmış olduğu tazminat davasının rüyet edilerek hükme bağlanması ) isabetsizliklerinden bozmuş;
Yerel mahkeme ise;
( Davacı Ziyşan Yaman, tutuklanmadan önce üç ayrı ifade vermiş, bu ifadelerinde Mustafa Karadağ’ı yaraladığından bahsetmemiş, aksine maduru bıçaklayanın kardeşi Zevat Yaman olduğunu söylemiştir.
( Davacı, dava dilekçesinde ziraatle iştigal ettiğini belirtip, sadece çiftçilik yapamamasından dolayı tazminat istemiştir. Başka işlerle uğraştığı veya uğraşma ihtimali olduğundan bahsetmemiştir. Çiftçi olan birinin, bu meslek dışında hangi mesleklerle uğraşacağını mücerret tayin ve tesbit etmeye de fiilen imkan yoktur. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre bir çiftçinin, pasif ziraat mevsiminde, ziraat işçileri için geçerli asgari ücret üzerinden tazminat hak etmesi mümkün değildir.
Davacı Ziyşan Yaman, kendisinin ve kardeşi Zevat Yaman’ın mahkumiyetiyle ilgili Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinden 13.2.1984 tarih ve 111/17 sayılı kararı temyiz etmemiştir. Davacı vekilinin dilekçesine eklediği karar suretine mahkemece verilen meşruhattan açıkca görüleceği üzere, bu karar 21.2.1984 tarihinde kesinleşmiş ve 13.3.1984 tarihinde de infaz işlemi bitirilmiştir. Tazminat istemi ise, 9.4.1984 tarihinde yapılmıştır.
Özel Dairenin 2.10.1984 gün ve 2596-3913 sayılı onama kararında “sanık Ziyşan’ın bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine” denmekte ise de, davacı Ziyşan’ın adının daktilo hatası veya sehven yazıldığı ilk bakışta anlaşılmaktadır.
Davacının ceza davasındaki hükmün kesinleşmesinden önce dava açma durumu bahis konusu değildir ) gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.
Dosyanın Genel Kurulumuzda yapılan incelemesi sonunda, aşağıda gösterilen hususlar karara bağlanmıştır.
A- Olay günü, Ramazan ve Mustafa Karadağ ile, Ziyşan ve Zevat Yaman arasında çıkan kavga sırasında Mustafa Karadağ, bıçakla ve ağır şekilde yaralanmıştır.
Olayın sanıklarından Ziyşan Yaman, uyum gösteren ifadelerinde Mustafa Karadağ’ı kendisinin değil, kardeşi Zevat Yaman’ın bıçaklandığını” iddia etmiş sanık Zevat Yaman’ın da bıçakla yaralamak eylemini tek başına kendisinin gerçekleştirdiğini kabul etmesi üzerine, öldürmeğe teşübbüs suçundan sanık Zevat Yaman TCK.nun 448, 62; maddeleri uyarınca mahkumiyetine ilişkin 13.2.1984 gün ve 111/17 sayılı yerel mahkeme hükmü, Özel Dairece incelenerek, 2.10.1984 gün ve 2596-3913 sayı ile, onanmasına karar verilmiştir.
Bu durumda, Ziyşan Yaman’ın kendi haksız hareketleriyle tutuklanmasına sebebiyet verdiğini esasen kabule olanak bulunmadığı gibi; adı geçen sanığa yukarıda açıklandığı şekilde verilen ceza ondört gün hapis cezasıdır, tutuklu kaldığı süre ise 270 gündür. 466 sayılı yasanın 1. maddesinin 7. bendinde “mahkum olup da tutuklu kaldığı süre hükümlülük süresinden fazla olan veya tutuklandıktan sonra sadece para cezasına mahkum olan kimselerin uğrayacakları her türlü zararların Devletçe ödeneceği “hükmüne yer verilmiş olduğu da gözönünde tutulduğunda; kendi haksız hareketleriyle tutuklanmasına sebebiyet verdiğinin kabulü halinde dahi, hükümlülük süresinden fazla olarak tutuklu kaldığı günler için, adı geçen davacıya tazminat ödemesi gerekmektedir.
B- Haksız tutuklama tazminatı talep eden kimsenin işi, mesleği iştigal konuları, o işe ait şartlar ve tutuklu kaldığı süre gözönünde tutularak, bu sürede bilfiil çalışarak değer ücret günlerin belirlenmesinden sonra, bu süre esas alınmak suretiyle kendisine verilecek tazminat miktarı hesaplanmalıdır.
C- Yerel mahkemenin 13.2.1984 gün ve 11/17 sayılı kararı, sanık Ziyşan Yaman veya vekili tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşip, infaz işleminin 13.3.1984 günü tamamlanmasından sonra, davacı Ziyşan yaman vekilinin 9.4.1984 tarihli dilekçesiyle inceleme konumuzu teşkil eden tazminat davası açılmış olmasına göre; özel Dairenin 2.10.1984 gün ve 2596-3913 sayılı kararında “sanık Ziyşan Yaman’ın bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine ibaresine de yer verilmesi hukuki bir değer taşımayacağından, davacı Ziyşan Yaman vekilinin tazminat davası için vaki başvurusunun da süresinde yapıldığının kabulü gerekmektedir.
Açıklanan hususlar gözönünde tutulduğunda, Yerel Mahkeme direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu kabulde zorunluluk bulunmakla birlikte, 22.11.1973 gün ve 7/1 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca 466 sayılı kanuna göre Ceza Mahkemesine başvurularak tazminat isteme halinde, dava tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin ” dava ve takip dışıdaki hukuki yardımları ile ilgili bölümünde, dava dilekçesi yazılması nedeniyle belirlenen ücretin vekalet ücreti olarak takdiri gerektiği halde, Yerel Mahkemece, davacı lehine, Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen davalara ilişkin vekalet ücreti takdir edilmesi yasaya aykırı olduğundan, Hazine Avukatının temyiz itirazının bu nedenle kabulü ile, direnme hükmünün keza bu sebeple bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler: ( Davacıya vekalet ücretinin içtihadı Birleştirme kararına aykırı şekilde takdir edildiği yolundaki görüşe kendilerinin de katıldığını ) belirtmekle birlikte bir üye : Temyiz istemi süresinde ise de, bozma kararının A ve B bendinde açıklanan nedenlerden dolayı ), iki üye ise: ( Özel Daire bozma kararında açıklanan üç nedenden dolayı da Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiğini ) ileri sürerek, bu yolda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile BOZULMASINA, üçte ikiyi geçen çoğunlukla; kabul edilen bozma nedeni gözönünde tutularak ve CMUK.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, Yerel Mahkeme kararından 8500 lira vekalet ücretinin davalı hazineden alınıp davacı Ziyşan Yaman’a verilmesine denilmek suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 20.10.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 9.6.2009 E. 2007/8967 K. 2009/6862
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Maddi Manevi Zararın Giderilmesi – Faiz İstenmemesi Halinde Sonradan Islah Yoluyla Talepte Bulunulması Mümkün İse de İlk Hükmün Yargıtay Tarafından Bozulmasından Sonra Bu Yoldan Faydalanılamayacağı )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız Tutuklamadan Doğan – Faiz İstenmemesi Halinde Sonradan Islah Yoluyla Talepte Bulunulması Mümkün İse de İlk Hükmün Yargıtay Tarafından Bozulmasından Sonra Bu Yoldan Faydalanılamayacağı )
• FAİZ ( Haksız Tutuklamadan Doğan Tazminat Davasında İstenmemesi Halinde Sonradan Islah Yoluyla Talepte Bulunulması Mümkün İse de İlk Hükmün Yargıtay Tarafından Bozulmasından Sonra Bu Yoldan Faydalanılamayacağı )
• ISLAH ( Haksız Tutuklamadan Doğan Tazminat Davasında Faiz İstenmemesi Halinde Sonradan Islah Yoluyla Talepte Bulunulması Mümkün İse de İlk Hükmün Yargıtay Tarafından Bozulmasından Sonra Bu Yoldan Faydalanılamayacağı )
466/m. 1 ( 04.02.1948 gün ve 10-3 sayılı YİBK)
ÖZET : Haksız tutuklamadan doğan maddi manevi zararın giderilmesini içeren dava dilekçesinde faiz istenmemesi halinde, sonradan ıslah yoluyla talepte bulunulması mümkün ise de, Yargıtay içtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 gün ve 10-3 sayılı kararı gereğince, ilk hükmün Yargıtay tarafından bozulmasından sonra bu yoldan faydalanmak mümkün değildir.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Bozmaya uyularak yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin inceleme sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair itirazlarının reddine, ancak;
Haksız tutuklamadan doğan maddi ve manevi zararın giderilmesi istemini içeren dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmaması halinde, sonradan “ıslah” suretiyle bu hususta sözlü veya yazılı talepte bulunulması mümkün ise de; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu’nun 04.02.1948 gün ve 10-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, ilk hükmün Yargıtay’ca bozulmasından sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olmaması karşısında, bozma sonrası yargılamada ileri sürülen faiz isteminin reddedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle ( BOZULMASINA ), bu cihetin yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükme, “davacının faiz talebinin reddine” ibaresi eklenip, hükümden “tutuklama tarihi olan 30.05.1994 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte” ibaresinin çıkartılması suretiyle sair yönleri doğru bulunan hükmün ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), 09.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 20.9.2005 E. 2005/1-88 K. 2005/98
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Sorumluluk Hukukunda Faiz Zarar Kapsamına Dahil Olduğu – İstem Halinde Zararı Doğuran Fiil Ya Da İşlem Gününden Başlayarak Faizin Hükme Bağlanmasının Zorunlu Bulunduğu )
• YASAL FAİZ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat – Sorumluluk Hukukunda Faiz Zarar Kapsamına Dahil Olduğu/İstem Halinde Zararı Doğuran Fiil Ya Da İşlem Gününden Başlayarak Faizin Hükme Bağlanmasının Zorunlu Bulunduğu )
• KANUN DIŞI YAKALAMA VE TUTUKLAMA ( Lehine Haksız Tutuklama Tazminatı Ödenmesi Kararlaştırılan Davacı İçin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. Maddesinin 4. Fıkrası Uyarınca Nispi Vekalet Ücreti Takdir Edilmesi Gereği )
• AVUKATLIK ÜCRETİ ( Lehine Haksız Tutuklama Tazminatı Ödenmesi Kararlaştırılan Davacı İçin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. Maddesinin 4. Fıkrası Uyarınca Nispi Vekalet Ücreti Takdir Edilmesi Gereği )
466/m.1,2 1136/m.168
ÖZET : Haksız tutuklama nedeniyle 466 sayılı Yasa uyarınca hükmedilen maddi ve manevi tazminatlara, sorumluluk hukukunda faiz zarar kapsamına dahil olduğundan ve istem halinde zararı doğuran fiil ya da işlem gününden başlayarak faizin hükme bağlanması zorunlu bulunduğundan, ayrıca faize hükmedilmesini yasaklayıcı bir kural bulunmadığından, istem halinde yasal faiz yürütülmelidir.
Öte yandan, lehine haksız tutuklama tazminatı ödenmesi kararlaştırılan davacı için, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 4. fıkrası uyarınca nispi avukatlık ücreti takdir edilmelidir.
DAVA : 466 sayılı Yasaya göre yasal faizi ve vekalet ücreti ile birlikte maddi ve manevi tazminat isteminde bulunan davacı Ahmet’in talebinin kısmen kabulü ile lehine 2.400.000.000 lira manevi 1.412.712.516 lira maddi olmak üzere toplam 3.812.712.516 lira tazminata ve dilekçe yazma karşılığı olarak 90.000.000 TL avukatlık ücretine hükmedilmesine ilişkin ( Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi )’nce 08.03.2004 gün ve 201-36 sayı ile verilen kararın davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.11.2004 gün ve 3511-3809 sayı ile;
“Toplanan deliller karar yerinde incelenip, davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabul, kısmen reddine hükmedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, davacı vekilinin tazminat miktarlarının düşük olduğuna, davalı hazine vekilinin eksik incelemeye, tazminat miktarlarının fahiş olduğuna, reddedilen kısım üzerinden hazine vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
a ) Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 4. fıkrasına göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b ) Davacının yasal faiz isteminde bulunduğu, ancak faizin başlangıç zamanını talebinde göstermediği dikkate alınarak davacı lehine dava tarihinden itibaren yasal faize de hükmetmek gerektiğinin düşünülmemesi” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 30.12.2004 gün ve 334-324 sayı ile; çeşitli yargısal kararları emsal gösterip içeriklerini yineledikten sonra, “466 sayılı Yasa uyarınca hükmolunan tazminatlara faiz uygulanamayacağı, ayrıca bu davada vekille temsil edilen sanık lehine avukatlık ücreti tayin edilirken ölçü olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirtilen “dilekçe yazma ücreti”nin esas alınması gerektiği” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C. Başsavcılığı’nın “bozma” görüşü içeren 6.7.2005 günlü tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacının tutuklu kaldığı günler için, Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 sayılı Yasaya göre, ileri sürdüğü maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile tutuklulukta geçirdiği 235 günlük süre dikkate alınarak 2.400.000.000 TL manevi, 1.412.712.516 lira maddi olmak üzere toplam 3.812.712.516 TL tazminata ve avukatlık ücreti olarak da 90.000.000 TL dilekçe yazım ücretine hükmedilmesine karar verilen davada Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık;
1- Haksız tutuklamadan doğan zararın 466 sayılı Yasa uyarınca tazminine karar verildiğinde, ayrıca faize de hükmedilip hükmedilemeyeceği,
2- Lehine haksız tutuklama tazminatı ödenmesi kararlaştırılan davacıya verilecek avukatlık ücreti olarak, Avukatlık Asgari Ücret Tarife’sinde belirtilen “dilekçe yazma ücreti”ne mi, yoksa Tarife’nin 13. maddesinin 4. fıkrasında öngörülen yönteme uygun biçimde yapılacak hesaplama sonucu bulunacak nispi avukatlık ücretine mi hükmedilmesi gerektiği hususlarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konusu hukuki sorunlar sırasıyla incelendiğinde;
1- Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 13.11.2004 gün ve 177-203 sayılı kararında açıklandığı üzere; 17.10.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4709 sayılı Yasa ile, haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselerin bu yüzden uğrayacakları her türlü zararların Devletçe tazmin edilmesine olanak sağlayan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 19. maddesinin son fıkrasında değişiklik yapılarak, bu kişilerin zararlarının “… kanuna göre, Devletçe ödeneceği” yolundaki hükmün kaldırılıp, zararın “… tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödeneceği” yolunda yeni bir hüküm getirilmesi, Anayasal normun değişiklikten önceki ve sonraki biçimlerinde faize hükmedilmesini yasaklayıcı bir kural bulunmaması, ayrıca öğreti ve yargısal içtihatlarda da, sorumluluk hukukunda faizin zarar kapsamına dahil olduğunun, zararın ayrılmaz öğesini oluşturduğunun ve istem halinde zararı doğuran fiil ya da işlem gününden başlayarak faizin hükme bağlanmasının zorunlu bulunduğunun kabul edilmesi karşısında, haksız tutuklama ve yakalama tazminatına, istem halinde yasal faiz yürütülmesi gereklidir.
Bu bakımdan Yerel Mahkemenin bozmanın 1 nolu bendine yönelik direnme hükmü isabetsizdir.
Bu bozma nedeni yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi; Yerel Mahkeme direnme hükmünün haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek karşı oy kullanmıştır.
2- Haksız tutuklamadan doğan tazminat istemi kabul edilen davacı lehine avukatlık ücreti saptanırken uygulanacak ölçüye gelince;
466 sayılı Yasadan kaynaklanan tazminat istemini, kabul suretiyle hükme bağlayan mahkemelerin, davacı lehine hükmedecekleri avukatlık ücretini, Avukatlık Yasasının 168. maddesi gereğince hazırlanıp Adalet Bakanlığınca onaylanarak ilan olunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre saptamaları gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Ancak, Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 1964 yılından sonraki süreç içinde, 1973 yılına kadar yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri’nde, haksız tutuklamadan doğan tazminat isteminin kabulü nedeniyle karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, diğer takip, dava ve hukuki yardımlardan ayrı ve bağımsız olarak gösterilmemiştir. Bundan dolayı uygulamada, bir kısmı tarifedeki “dilekçe yazma ücreti”nin, bir kısmı ise “nispi avukatlık ücreti”nin esas alınması gerektiği yolunda farklı içtihatların ortaya çıkması üzerine, bu yorumlar 22.1.1973 gün ve 7-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; “466 sayılı Kanuna göre ceza mahkemesine başvurularak tazminat istenmesi halinde; davacı yararına nispi vekalet ücreti hükmedilemeyeceğine, avukatlık ücret tarifesinin ( dava ve takip dışındaki hukuki yardımlarla ) ilgili bölümünde dava dilekçesi yazılması sebebiyle tespit edilen ücretin, vekalet ücreti olarak takdir olunabileceğine” işaret edilmek suretiyle birleştirilmiştir.
Sonraki yıllarda hazırlanan tarifelerde ise, haksız tutuklama tazminatlarına ilişkin başvurularda ödenecek avukatlık ücretinin somut olarak gösterilmesi yoluna gidilmiş ve bu ücret “”dilekçe yazma ücreti”” ile eşdeğer biçimde saptanmıştır.
Ancak 1136 sayılı Avukatlık Yasasının “Avukatlık Ücret tarifesinin hazırlanması” başlığını taşıyan 168. maddesi önce 31.10.1980 tarih ve 2329 sayılı Yasa, daha sonra da 02.05.2001 tarih ve 4667 sayılı Yasanın 81. maddesi ile tümüyle değiştirilerek, tarifenin hazırlanma süresi, yöntemi, onay süreci ve ücretin takdirinde esas alınacak tarifenin belirlenmesine ilişkin yeni kurallar getirilmiştir. Bu yeni yasal düzenleme doğrultusunda Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanıp Adalet Bakanlığınca onaylanarak kesinleşen ve 4 Aralık 2003 tarih ve 25306 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinin 4. fıkrasında;
“466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanuna göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olamaz” denilmektedir.
Buna göre, haksız tutuklama tazminatı istemi nedeniyle ağır ceza mahkemelerine yapılacak başvurularda tayin olunacak avukatlık ücreti, yargı yerlerinde yapılan ve konusu para ile değerlendirilebilen hukuki yardımlara ilişkin nispi miktarlara göre belirlenecek, ancak bu miktar ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için tarifenin ilgili kısmında gösterilmiş bulunan maktu avukatlık ücretinden az olamayacaktır.
Görüleceği üzere, Yerel Mahkemenin uygulamasına dayanak gösterdiği ve Ceza Genel Kurulundaki müzakere sırasında azınlık görüşü tarafından halen geçerli bulunduğu öne sürülen 22.1.1973 tarih ve 7-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, gerek önceki tarifelerde haksız tutuklama tazminatı başvuruları nedeniyle hükmedilecek avukatlık ücretinin açıkça gösterilmemiş olmasının doğurduğu boşluk ve hukuki karışıklığı gidermekle sınırlı bir işlevinin bulunması, gerekse avukatlık ücretinin saptanmasına ilişkin usul ve prensiplerin sonradan iki ayrı yasa değişikliği ile yeniden ve farklı doğrultuda düzenlenmiş olması karşısında, geçerliliğini ve dolayısıyla bağlayıcılığını yitirmiş bulunmaktadır.
Bu nedenle, 466 sayılı Yasa uyarınca yapılan haksız tutuklama tazminatı başvurusunda avukatlık ücretinin, Avukatlık Yasasının 168. maddesine göre hazırlanan ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 4. fıkrası uyarınca saptanması gerekir. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin bozmanın bu yönüne ilişen ısrar kararı da isabetsiz bulunduğundan hükmün her iki nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul Üyesi; Yerel Mahkemenin iki nolu bozma nedenine yönelik direnme hükmünün haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek, iki nolu bozma nedeni yönünden karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerden dolayı;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine,
20.09.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak, her iki neden yönünden de oyçokluğu ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 21.10.2003 E. 2003/1787 K. 2003/1900
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( 466 Sayılı Yasa Gereğince Üç Aylık Dava Açma Süresi Kesinleşmiş Beraat Kararının Tebliğinden İtibaren İşlemeye Başlaması )
• DAVA AÇMA ZAMANAŞIMI ( 466 Sayılı Yasa Gereğince Üç Aylık Dava Açma Süresi Kesinleşmiş Beraat Kararının Tebliğinden İtibaren İşlemeye Başlaması )
• 466 SAYILI YASA UYGULAMASI ( Bu Yasa Gereğince Üç Aylık Dava Açma Süresi Kesinleşmiş Beraat Kararının Tebliğinden İtibaren İşlemeye Başlaması )
466/m.2
ÖZET : 466 sayılı yasanın 2. maddesindeki 3 aylık dava açma süresi kesinleşmiş beraat kararının tebliğinden itibaren işlemeye başlar.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Nazmi’nin bu isteğinin reddine dair MARDİN 1.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 14.10.2002 gün ve 2002/179 esas, 2002/145 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Süreklilik gösteren yargısal uygulamalara nazaran 466 sayılı Yasanın 2/1.maddesindeki 3 aylık dava açma süresinin kesinleşme şerhli beraat kararının sanığa tebliği tarihinden itibaren başlayacağı, bu itibarla da davanın süresinde açılmış olduğu gözetilmeden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 21.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ
T. 26.12.2001 E. 2001/13893 K. 2001/17507
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız Tutuklama Nedeniyle )
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Çalışmayan Şahısların Maddi Tazminat Hesabında Asgari Ücretin Esas Alınması )
• ASGARİ ÜCRETİN ESAS ALINMASI ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Maddi Tazminat Hesabında Çalışmayanlar İçin Asgari Ücretin Esas Alınması ) 466/m.1,2
ÖZET : Dava, 466 sayılı kanun uyarınca maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Herhangi bir işte çalışmayan şahısların maddi tazminat hesabında asgari ücret esas alınmaktadır. 25 gün haksız tutuklu kalan sanıkların duydukları elem ve acı dikkate alındığında her bir davacı için takdir edilen manevi tazminat miktarında da bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması gerekir.
DAVA : Laik Cumhuriyet aleyhinde faaliyette bulunmak üzere teşekkül oluşturmak suçlarından Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce yapılan duruşma sonunda beraatlerine karar verilen sanıklar Özlem, Ummahan, Mutahhere, Gülderen, Mustafa, Mehmet’in tutuk kaldığı günler için 466 Sayılı Kanun gereğince tazminat takdiri hakkında vaki istek üzerine AFYON Ağır Ceza Mahkemesi’ nce yapılan inceleme sonunda, adı geçenlerin tutuk kaldığı günler nazara alınarak ayrı ayrı 201.860.000’ar lira maddi, 500.000.000’ar lira manevi tazminatın davalı Hazine’den alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair ittihaz olunan 9.5.2001 gün ve 182 esas, 75 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davacılar ve davalı vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile 2.11.2001 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Herhangi bir işte çalışmayan şahısların maddi tazminatın hesabında asgari ücretin esas alınması sürdürülen uygulamaya uygun bulunması karşısında ve 25 gün haksız tutuklu kalan sanıklara duydukları elem ve acı göz önünde bulundurularak her biri için de 500’er milyon lira manevi tazminat takdirinde de bir isabetsizlik olmaması nedeniyle tebliğnamedeki bozma düşüncelerine iştirak edilmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre davacılar ve davalı vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 26.12.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
T. 21.4.1975 E. 1975/3 K. 1975/5
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Dava Açma Süresinin Beraat Kararının Tebliğinden İtibaren İşlemesi )
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Açılan Davada Süre ve İşlemeye Başlaması )
• TEBLİGAT TARİHİ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Davasının Açılması Gereken Sürenin Başlangıcı )
• SÜRE VE BAŞLANGICI ( Haksız Tutulama Nedeniyle Açılacak Tazminat Davasında
• YASADIŞI TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Dava Açma Süresi ve Başlangıcı )
1412/m.33, 322 466/m.1, 2
( YİBK., 02/05/1977 gün ve E. 1977/1, K. 1977/1 s. ) (?)
ÖZET :Yasa dışı yakalanan veya tutuklananlara tazminat verilmesi hakkındaki 466 sayılı Yasanın uygulanması yönünden yerel mahkemelerce sanıkların yokluğunda hükmolunan beraat kararları ile Yargıtay’ca onanan ya da CMUK.nun 322. maddesi uyarınca verilen beraat kararlarının ilgili sanıklara tebliği gerekir. Bu durumda sözü edilen 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde tazminat isteminde bulunmak için gösterilen 3 aylık süre, tebliğ tarihinden başlar.
DAVA VE KARAR:
I-GİRİŞ :
Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kişilere tazminat verilmesi hakkındaki 466 sayılı Yasa’nın uygulaması yönünden yerel mahkemerce sanığın yokluğunda verilen beraat kararları ile Yargıtay’ca onanan beraat kararlarının, ilgili sanıklara tebliği gerekip gerekmediği konusunda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Birinci ve Beşinci Ceza Darieleri kararları ile Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi kararları arasında aykırılık bulunduğunun, Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan Yargıtay Birinci Başkanlığı’na sunulan 13/01/1975 gün ve 1975/81 sayılı yazı ile bildirilmesi üzerine, Birinci Başkanlık Divanı’nca yapılan incelemede, alınan kararlar arasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğu görülerek içtihadı birleştirme yoluna gidilmesi gerektiği 27/02/1975 gün ve 14 sayı ile kararlaştırılmış ve Birinci Başkanlık’ca evrakın ilgili kurula gönderilmesi sonunda 1730 sayılı Yargıtay Yasası’nın 19 ve 20. maddeleri uyarınca iş Yargıtay Büyük Genel Kurulunca incelenmiştir.
24/03/1975 günlü ilk toplantıda, sözü geçen kararlar arasında içtihat aykırılığı bulunduğu oybirliği ile kabul edildikten sonra görüşmelere başlanmış ve oylamaya geçilmiş ise de yeter sayı elde edilemediğinden bir karar verilememiş olduğundan 21/04/1975 Pazartesi günü yapılan ikinci toplantıda görüşmeler yeniden devam edilmiş ve aşağıdaki karar verilmiştir.
II- İÇTİHAT UYUŞMAZLIĞINA YOL AÇAN DEĞİŞİK GÖRÜŞLERİN ÖZETLERİ
Bir tarafta Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/11/1969 gün ve 207/507 sayılı kararı ile Birinci Ceza Dairesinin 18/11/1965 gün ve 2440/2409 sayılı ve 20/02/1969 gün ve 361/541 sayılı kararları ve Beşince Ceza Dairesinin 20/03/1973 gün ve 605/652 sayılı kararlarında; 466 sayılı Yasa’nın ikinci maddesine göre beraat kararlarının kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde ilgilinin tazminat isteminde bulunabileceği; Yasada kararı öğrenme tarihinin başlangıç olarak kabulünü gerektiren bir hüküm bulunmadığı, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda da beraat hükümlerinin, özellikle Yargıtay Kararları’nın sanığa tebliğ edileceğini gösterir bir hükme yer verilmediği; bu nedenlerle sanığın yokluğunda verilen beraet hükmünün tebliği gerekmeyeceği belirtilmiştir.
Öte yandan, Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesinin 05/12/1974 gün ve 13003/15762 sayılı kararında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 33. maddesine göre, yüze karşı verilen kararların tefhim olunacağı; diğer kararların ise ilgililere tebliğ edileceği, usulün 310. maddesince de söz konusu kararların tefhim veya tebliğ gününden başlanarak bir hafta içinde temyiz olunabileceği; sanıkların yokluğunda verilip tefhim olunan hükümler için temyiz süresinin tebliğ gününden başlayacağı, hükmün beraat niteliğinde olmasının sonucu değiştirmediği, özellikle 466 sayılı Yasa’nın öngördüğü tazminat hakkı bakımından, yoklukta verilen beraat kararlarının sanıklara tebliği konusunun ayrı bir önem ve ağırlık taşıdığı açıklanarak sanıkların yokluklarında verilip tefhim olunan beraat kararlarının ilgililere tebliğinin zorunlu bulunduğu kabul edilmiştir.
III- İLGİLİ YASA MADDELERİ:
466 sayılı Yasa’nın ikinci maddesinin ilk fıkrasında “Birinci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle hakkında açılan davalar sonunda verilen beraat kararlarının kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde ikametgahlarının bulunduğu mahal Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir dilekçe ile başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler denmektedir.
1412 sayılı CMUK’nun “Kararın tefhim ve tebliği” başlıklı 33. maddesinde ise, bu konu, “Alakadar tarafın yüzüne karşı ittihaz edilen kararlar kendisine tefhim olunur ve isterse kararın bir sureti de verilir. Diğer Kararlar tebliğ olunur. Alakadar olan taraf mevkuf ise tebliğ edilen varaka talebi halinde kendisine okunup anlatılır.” Biçimde kurala bağlamıştır.
Anılan yasanın “Temyiz talebinin şerait ve müddeti” başlıklı 310 maddesinde, “Davayı temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir istida verilmesi veya bu hususta zabıt varakası tutmak üzere zabıt katibine yapılacak bir beyanla olur. Zabıt Varakası reis veya hakime tastik ettirilir. Hükmün tefhimi maznunun gıyabında olmuş ise bu mehil, tebliğ tarihinden başlar” denmektedir.
IV – GEREKÇE:
1412 sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Yasası’nın “Kararlar, tefhim ve tebliğ başlıklı dördüncü faslında yer alan 33. maddesinde, ilgililerin yüzüne karşı verilen kararların tefhim olunacağı ve diğer kararların tebliğ edileceği esası kabul edilmiştir. Tebliğden maksat, sadece tarafların dava sonucunu öğrenmelerine yardımcı olmak değildir. Daha çok, yasal koşulları varsa ilgililerin kanun yollarına başvurmalarına olanak sağlamak amacı güdülmüştür. Nitekim anılan yasanın, temyiz isteminin koşullarını ve süresini hükme bağlayan 310. maddesinin incelenmesinde konunun önemi belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır.
Bu maddenin ilk fıkrasında davayı temyiz isteminin, hükmün tefhiminden bir hafta içinde yapılabileceği belirtilmiştir. İkinci fıkrada ise, hüküm sanığın yokluğunda verilmiş ise bu sürenin tebliğ tarihinden başlıyacağı açıklanmıştır.
Görülüyor ki yasal hakların kullanılmasını sağlayabilmek için ilgililerin, haklarındaki karar ve hükümlerden haberdar edilmeleri Usul Hukukunun ana kuralları arasında yer almaktadır. Bildirilmeyen bir karar sonucunda, kişilerin yasal haklarını arayamaz ve alamaz durumda bırakılmaları, adalet ilkeleri ile bağdaştırılamaz.
İçtihat aykırılıklarının giderilmesi konusundaki hareket noktası, haksız tutuklananlara devletçe verilecek tazminata ilişkin 466 sayılı Yasa’nın uygulanmasında ortaya çıkan yeni görüşler olmuştur.
Gerçi, mahkemelerde ötedenberi benimsenen tutuma ve uygulamaya göre beraat kararlarının ilgili sanıklara tebliğinde bir yarar bulunmadığı ve yasal bir zorunluk görülmediği düşüncesine dayanıldığı söylenebilir. Ancak, 1964 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren 466 sayılı Yasa’ın on yıllık uygulaması, bu yasada yer alan tazminat isteme hakkının kullanılmasında karşılaşılan güçlükler nedeniyle ihtiyaçlara ve toplumsal gerçeklere göre işin ele alınması gerekliliğini ortaya koymuştur.
Her ne kadar yasanın ikinci maddesinin ilk fıkrasında, birinci maddedeki haksız tutuklama ve benzeri nedenlerle zarara uğrayanların, haklarındaki kararların kesinleştiği tarihten başlayarak üç ay içinde tazminat isteyebilecekleri belirtilmiş ise de, yasa koyucu burada, ilgilinin bilgi kapsamı içinde bulunan bir kesinleşmeyi kastetmiştir. Aksi halde, bilinmeyen bir karara dayanılarak bir hakkın aranması veya istenmesi durumu ortaya çıkar ki, bu düşünce olarak dahi kabul edilemez. Bu durumda, yasadaki kesinleşmiş karar sözünü, ilgilinin haberdar olduğu kesin karar anlamında yorumlamak gerekir. Yokluğunda verilmiş bir kararın kendisine tebliğ edilmemesi halinde ilgilinin yasadan doğan tazminat isteme hakkını kullanması eylemli olarak olanaksız bir hale gelecek ve ilgililer bu konuda, yasanın amacı dışında bir takım güçlüklerle karşılaşarak haklarından yoksun kalacaklardır.
Böyle olunca, 466 sayılı Yasadaki üç aylık başvurma süresinin tebliğ tarihinden, yani beraat eden kişinin kesinleşmeyi öğrendiği tarihten başlatılması gerekir. Çünkü başvurma, ilgilinin hakkındaki kararın kesinleştiğini öğrenmesi ile mümkün olacaktır. Bu nedenlerle bir süre tutuklu kalıp salıverildikten sonra yokluğunda verilen beraat hükümlerinin, anılan Yasa uygulaması yönünden mahkemelerce sanıklara tebliği zorunludur.
Öte yandan, beraat kararlarının Yargıtay’ca onanması halinde ve CMUK’nun 322. maddesi uyarınca Yargıtay’ın, davanın esasına hükmederek doğrudan doğruya beraat kararı vermesi durumunda da bu kararların yerel mahkemelerce ilgililerine tebliğ edilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Sekizinci Ceza Dairesince benimsenmiş içtihat doğrultusunda beliren ve yukarıda açıklanan çoğunluk görüşüne karşı, azınlıkta kalan görüş Ceza Genel Kurulu ile Birinci ve Beşinci Ceza Dairelerince öne sürülen gerekçelere dayanmıştır.
Yoklukta verilen beraat kararlarının tebliğ edilmesi gerektiği görüşüne katılan üyelerden bazıları, beraat kararlarının sadece sanıkları meraktan kurtarmak amacı ile tebliğ gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bir kısım üyeler ise, yapılan tebliğ üzerine sanıkların işbu beraat kararlarını, hukuki yarar bulunması koşulu ile ve gerekçesi yönünden edilebilmeleri gerektiğini belirtmişlerdir. Bu görüşler içtihadı birleştirme konusunun kapsamı ve amacı dışına taştığından oylamada bunlar üzerinde durulmamış ve 466 sayılı Yasa yönünden sınırlı olarak yapılan ikinci oylamada 40 oya karşı 57 oyla Sekizinci Ceza Dairesinin görüşü benimsenmiştir.
V- Sonuç:
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, yasa dışı yakalanan veya tutuklanan kişilere tazminat verilmesi hakkındaki 466 sayılı Yasa’nın uygulanması yönünden, yerel mahkemelerce sanıkların yokluğunda hükmolunan beraat kararları ile Yagrıtay’ca onanan ya da CMUK’nun 322. maddesi uyarınca verilen beraat kararlarının ilgili sanıklara tebliği gerekeceğine; sözü edilen 466 sayılı Yasa’nın ikinci maddesinde gösterilen üç aylık sürenin mahkemelerce yapılacak tebliğ tarihinden başlayacağına, 21/04/1975 günlü ikinci toplantıda çoğunlukla karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 23.11.1976 E. 1976/3560 K. 1976/3740
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Tutuklanma Nedeniyle )
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Üç Aylık Başvurma Süresinin Yargıtay Onama İlanının Bildirilmesinden Sonra Başlaması )
• YARGITAY ONAMA İLANI ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Davası İçin Sürenin İlandan Sonra Başlaması ) 466/m.2
ÖZET : Haksız tutuklama ödencesi için yasada yazılı üç aylık başvurma süresi yargıtay onama ilanının bildirilmesinden sonra başlar.
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanık olarak Elazığ Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılamaları sonunda: Beraatlerine karar verilen ve haklarındaki bu karar Yargıtay’ca da onanmak suretiyle kesinleşen S., H. ve M.’nin tutuk kaldıkları günler için 466 sayılı Kanuna göre tazminat istekleri üzerine; Malatya Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan inceleme sonunda: Üç aylık sürenin geçmiş bulunduğu cihetle 466/2. maddesi gereğince tazminat isteklerinin reddine dair ittihaz olunan 23.9.1976 gün ve 1976/36-26 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiş ve şartı da yerine getirilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Yargıtay’ca onanmak suretiyle kesinleşen beraat kararlarının sanıklarına onama ilamının tebliğinden itibaren 466 sayılı Kanunla yazılı üç aylık sürenin başlıyacağı gözetilmeden süresinde açılan tazminat davasının isabetsiz bazı gerekçelerle süresinde açılmadığından bahisle yazılı şekilde reddine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, davacıların temyiz itirazları öncelikle bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi gösterilen sebepten ötürü BOZULMASINA, 23.11.1976 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 15.6.2004 E. 2004/1338 K. 2004/2903
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Üç Aylık Dava Açma Süresi – Kesinleşmiş Beraat Kararının Bizzat Sanığa Tebliği ile Başlayacağı )
• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Kesinleşmiş Beraat Kararının Bizzat Sanığa Tebliği ile Başlayacağı – Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Talebi )
466/m. 1, 2
ÖZET : Davacı, haksız tutuklama nedeniyle tazminat talebinde bulunmuştur. 466 Sayılı Kanunun 2. maddesinin öngördüğü 3 aylık dava açma süresinin, kesinleşen beraat kararının bizzat sanığa tebliği ile başlayacağı gözetilmelidir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 Sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan H.’nin bu isteğinin süre yönünden reddine dair hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığı’ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Süreklilik gösteren yargısal uygulamalara nazaran 466 Sayılı Kanunun 2. maddesinin öngördüğü 3 aylık dava açma süresinin, kesinleşen beraat kararının bizzat sanığa tebliği ile başlayacağı gözetilmeyerek hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA 15.06.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 14.4.2003 E. 2003/492 K. 2003/549
• HAKSIZ TUTUKLAMADA AÇILACAK TAZMİNAT DAVASINDA HARÇ ( Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun Uyarınca Açılan Davaların Harçtan Muaf Olması )
• HAKSIZ TUTUKLAMADA TAZMİNAT ( Açılan Manevi Tazminat Davasının Kararın Kesinleşmesinden On Yıl Önce ve Kesinleşmiş Beraat Kararının Tebliğinden İtibaren Üç Ay İçerisinde Açılması )
• HARÇ MUAFİYETİ ( Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun Uyarınca Açılan Tazminat Davalarının Harçtan Muaf Olması )
1136/m.164,168 466/m.2,7
ÖZET : Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 sayılı Kanun uyarınca açılan tazminat davaları harçtan muaftır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan M.A.’un bu isteğinin reddine, 5.000.000 lira yargılama giderinin ve 4.960.000 lira maktu red harcının davacıdan alınmasına dair Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 11.12.2002 gün ve 2002/643 esas, 2002/622 karar sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 466 sayılı Kanunun 7 ve 1136 sayılı Avukatlık Yasasının değişik 164 ve 168/son maddeleri gereğince karar tarihinde geçerli asgari ücret tarifesine göre davalı vekili yararına dilekçe yazım ücretine hükmedilmemesi temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi sayılmamıştır.
1 ) 466 sayılı Yasa uyarınca açılan manevi tazminat davasının kararın kesinleşnesinden 10 yıl önce ve kesinleşmiş beraat kararının tebliğinden itibaren 3 ay içerisinde açıldığının anlaşılması karşısında, incelemeye devamla sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi,
2 ) Kabule göre ise; 466 sayılı Yasa uyarınca açılan davaların harçtan muaf olduğu gözetilmeden davacıya maktu red harcı yüklenilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 14.4.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 12.5.2003 E. 2003/429 K. 2003/804
• HAKSIZ TUTUKLAMADA TAZMİNAT (Düzenli Geliri ve İşi Olmayan Davacı – Asgari Ücret Üzerinden ve Net Ele Geçecek Miktar Üzerinden Hesaplanması Gereği)
• TAZMİNAT (Haksız Tutuklu Kalınan Günler – Düzenli Geliri ve İşi Olmayan Davacı/Asgari Ücret Üzerinden ve Net Ele Geçecek Miktar Üzerinden Hesaplanması Gereği)
• VEKALET ÜCRETİ (Haksız Tutuklu Kalınan Günler İçin Tazminat Davası – Vekile Ödenen Ücretin de Talep Edilmesi/Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Göre Maddi Tazminata Dahil Edilmesi Gereği)
• DİLEKÇE YAZMA ÜCRETİ (Vekalet Ücreti Olarak Tayini Gereği)
466/m.1 1136/m.164,168
ÖZET : 1- Düzenli geliri ve işi olmadığı anlaşılan davacının, maddi tazminat hesabının asgari ücret üzerinden yapılması gerektiği,
2- Maddi tazminatın net ele geçecek miktar üzerinden hesaplanması gerektiği,
3- Maddi tazminat hesabında gerçek maddi zararın nazara alınması gerektiği, tutuklu kalınan sürede davacıya verilen harçlık ile ailesinin cezaevi ziyareti masraflarının dikkate alınmayacağı,
4- Ceza davasında vekile ödenen ücretin de talep edilmesi karşısında, avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanacak vekalet ücretinin maddi tazminat kapsamına dahil edilmesi gerektiği,
5- Davacı vekili yararına karar tarihindeki tarifeye göre dilekçe yazma ücretinin vekalet ücreti olarak tayini gerektiğinin gözetilmemesi doğru değildir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Ali’ye 229.928.800 lira maddi, 500.000.000 lira manevi tazminat ile 480.000.000 lira avukatlık ücreti verilmesine dair Antalya ikinci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 13.6.2002 gün ve 2000/320 D.İş Esas, 2000/320 D.İş Karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 45. maddesi uyarınca davanın esas defterine kaydedilerek dosya üzerindeki kanuni işlemlerin buna göre yürütülmesi gerekirken, değişik işler defterine kaydı ile incelemeye devam olunması sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak;
1) Davacının serbest inşaat ustası olduğuna dair delil ibraz edemediği, bu nedenle düzenli geliri ve işi olmadığının anlaşılması karşısında, maddi tazminat hesabının asgari ücret üzerinden yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2) Maddi tazminatın yasal kesintiler çıkarıldıktan sonra net ele geçecek miktar üzerinden hesaplanması gerektiğinin düşünülmemesi,
3) Maddi tazminat hesabında, gerçek maddi zararın nazara alınması gerektiği gözetilmeden, davacıya tutuklu kaldığı sürede verilen harçlık ile, ailesinin cezaevi ziyaretlerinde yaptıkları masrafların da dahil edilmesi,
4) Dava dilekçesinde, ceza davasında vekile ödenen ücretin de talep edilmiş olması karşısında; avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanacak vekalet ücretinin maddi tazminatın kapsamına dahil edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
5) 2.5.2001 gün ve 4667 sayılı Yasa ile değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164, 168/son maddeleri uyarınca davacı vekili yararına karar tarihindeki tarifeye göre “dava ve takiplerin dışındaki hukuki yardımlarda ödenecek ücret” kısmında gösterilen dilekçe yazma ücretinin vekalet ücreti olarak tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, davacı ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi (BOZULMASINA) , 12.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 2.10.2003 E. 2003/707 K. 2003/1636
• HAKSIZ TUTUKLANMA TAZMİNATI ( Zamanaşımı Süresinin Beraat Kararının Kesinleşmesinden Sonra 10 Yılın Geçmesiyle Dolması )
• ZAMANAŞIMI ( Beraat Kararının Kesinleştiği Tarihten İtibaren 10 Yıl Sonra Açılan Tazminat Davasında Sürenin Geçmiş Olması )
• BERAAT KARARININ KESİNLEŞMESİNDEN ON YIL SONRA AÇILAN HAKSIZ TUTUKLANMA TAZMİNATI DAVASI ( Zamanaşımından Dolayı Davanın Reddi )
466/m.2
ÖZET : Beraat kararının kesinleştiği tarihten 10 yılı aşan bir süre sonra açılan, haksız tutuklanma tazminatı davasında süre geçmiştir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Hüsamettin Aydın’a 2.000.000.000 lira manevi tazminat verilmesine dair BAKIRKÖY 4. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 29.5.2002 gün ve 2000/227 esas, 2002/217 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 7.3.2000 gün ve 2000/8-44-48 K. Sayılı kararı da nazara alınarak;
Tazminat istemine ilişkin dava, beraat kararının kesinleştiği tarihten 10 yılı aşan bir süre sonra açılmıştır; davacı asilin bu uzun süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz etmek yaşamın olağan akışına uygun bulunmamakta olup, yukarıda belirtilen şekilde açılan bu davanın 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen süre içinde açıldığının kabulü mümkün olamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ
T. 29.9.1992 E. 1992/10823 K. 1992/10609
• HAKSIZ TUTUKLU KALMA TAZMİNATI ( Eylemin suç olmaktan çıkması )
• EYLEMİN SUÇ OLMAKTAN ÇIKMASI ( Haksız tutuklu kalma tazminatı )
3713/m.23/c 1412/m.2
ÖZET : Davacının eylemi suç olmaktan çıkarıldığından, tazminat istemi konusunda bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddi isabetsizdir.
DAVA VE KARAR : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Tacettin’in, bu isteğinin reddine dair, ( Ankara Yedinci Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 21.11.1991 gün ve 1991/125 esas, 1991/135 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan; dava evrakı C. Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek, gereği düşünüldü:
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ KARARI:
Davacının eylemi, 3713 sayılı Kanunun 23/c madde ve bendi uyarınca suç olmaktan çıkarıldığından tazminat isteği konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak ( BOZULMASINA ) oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 14.2.2006 E. 2006/9-29 K. 2006/22
• HAKSIZ TUTUKLULUK NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT KARARLARI ( Bir Hafta İçerisinde Temyiz Edilebileceği – 466 Sayılı Yasada Belirtildiğinden Temyizin Sınırlanması İle İlgili Olarak HUMK’nun 427. Maddesi Hükümlerinin Uygulanması Gereği )
• TEMYİZ SÜRESİ ( Haksız Tutukluluk Nedeniyle Manevi Tazminat Kararları Bir Hafta İçerisinde Temyiz Edilebileceği – 466 Sayılı Yasada Belirtildiğinden Temyizin Sınırlanması İle İlgili Olarak HUMK’nun 427. Maddesi Hükümlerinin Uygulanması Gereği )
• BİR MİLYAR LİRAYI AŞMAYAN TAZMİNAT HÜKMÜ ( Verildiği Tarih İtibariyle Kesin Nitelikte Olduğu )
466/m.3 765/m.38, 467, 486 1086/m.427
ÖZET : Haksız tutuklamaya ilişkin manevi tazminat kararlarının bir hafta içerisinde temyiz edilebileceği 466 sayılı Yasada belirtildiğinden temyizin sınırlanması ile ilgili olarak HUMK’nun 427. maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna göre bir milyar lirayı aşmayan tazminat hükmünün, verildiği tarih itibariyle kesin niteliktedir.
DAVA : Davacı H… … Kaya’ya haksız olarak tutuklu kaldığı günler karşılığında 466 sayılı Yasa uyarınca 200 YTL manevi tazminat ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 100 YTL dilekçe yazım ücretinin davalı Hazine’den alınarak davacıya verilmesine ilişkin Bingöl Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 25.01.2005 gün ve 255-21 sayılı hükmün davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi 08.12.2005 gün ve 5757-9365 sayı ile;
( … 1- Objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde hak ve nasafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, bu ölçülere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmedilmesi,
2- Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 20.09.2005 tarihli kararında belirtildiği üzere, davacı yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi uyarınca tarifenin 3. kısmı gereğince ve ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olmamak üzere vekalet ücreti tayini gerekirken dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi… ( isabetsizliğinden hükmü bozmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu karara karşı 26.01.2006 gün ve 81128 sayı ile;
“466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanunun 3. maddesinin son fıkrasında temyiz süresi belirtilmiştir. Buna göre “Bu karar aleyhine tebliğ tarihinden başlayarak bir hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” 466 sayılı Yasada bunun dışında temyiz ile ilgili hüküm yoktur. Bu nedenle Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.02.1981 tarih ve 443/33 sayılı kararında belirtildiği gibi “466 sayılı Yasa uyarınca açılan davanın Ceza ve Hukuk davalarındaki usul kurallarını içeren özel bir dava olduğunun kabulü ve yasadaki boşlukların Ceza ve Hukuk Usulü Yasalarındaki hükümlere göre doldurulması gerekir.” Dava konusu tazminat olmakla düşüncemize göre temyiz ile ilgili olarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir.
HUMK’nun 427. maddesinde yapılan değişiklik 21.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tazminat davası ile ilgili kararın 25.01.2005 tarihinde verilmiş olması nedeniyle temyiz sınırının belirlenmesinde HUMK’nun 427. maddesinin 5219 sayılı Yasa ile değişik halinin dikkate alınması gerekir. Kaldı ki dava HUMK’nda yapılan değişiklikten sonra 05.10.2004 tarihinde açılmıştır.
Alacağın tamamının dava edilmiş olmasına ve kararda davacı lehine hükmedilen tazminat miktarının 200 YTL ve reddedilen kısmın 800 YTL olması nedeniyle 427/4. maddesi içeriği itibariyle tarafların temyiz hakkının olmadığı gibi, talep edilen manevi tazminat miktarının 1.000.000.000 TL ( 1000 YTL ( olması itibariyle, HUMK’nun 427. maddesinin 2. fıkrasına göre de kesin nitelikte bir karardır. Bu kararın davacı vekilince de davalı vekilince de temyizi mümkün değildir.” görüşü ile itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına, tazminat miktarı itibariyle hükmün HUMK’nun 427 ve CMUK’nun 305/3. maddesi gereğince temyizi mümkün olmadığından, aynı Kanunun 317. maddesi uyarınca davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 466 sayılı Yasa hükümlerine göre açılan davada; davacının beraatle sonuçlanan ceza davası sırasında haksız biçimde bir ay süreyle gözaltında ve tutuklu olarak kaldığı ileri sürülerek 1.000.000.000 TL ( 1.000 YTL ( manevi tazminat isteminde bulunulmuştur.
Yerel Mahkeme, 200.000.000 lira ( 200 YTL ( manevi tazminata hükmedip, fazlaya ilişkin istemi reddetmiştir.
Davacı vekilinin, hükmedilen tazminatın az olduğunu, davalı vekilinin de, reddedilen tazminat miktarı üzerinden davalı lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek sair nedenlere de dayanmak suretiyle temyiz yasa yoluna başvurmaları üzerine Özel Daire bu hükmü; hükmedilen tazminat miktarının az olduğu ve davacı lehine eksik avukatlık ücretine hükmedildiğinden bahisle bozmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise; haksız tutuklamaya ilişkin tazminat kararlarının bir hafta içerisinde temyiz edilebileceğinin 466 sayılı Yasada belirtildiğini, anılan Yasada başkaca açıklayıcı bir hüküm bulunmaması karşısında, temyizin sınırlanması ile ilgili olarak HUMK’nun 427. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğini, buna göre bir milyar lirayı aşmayan tazminat hükmünün, verildiği tarih itibariyle kesin nitelikte bulunması nedeniyle Yargıtay’ca incelenemeyeceğini belirterek itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Görüleceği üzere çözülmesi gereken hukuki sorun; haksız tutuklamadan doğan tazminat istemlerinin kabûlü veya reddine ilişkin kararların temyizi halinde HUMK’nun 427. maddesi hükmünün uygulanıp uygulanamayacağına ilişkindir.
Şahsi hakka ilişkin bulunan maddi ve manevi tazminat davaları esasen medeni yargılamanın konusuna girmekle beraber, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 38, 467 ve 486/son maddelerindeki düzenlemeler, şahsi davacı veya katılana, bazı suçlarda şahsi haklarının hüküm altına alınmasını ceza yargılaması makamlarından isteme hakkını vermiştir. Bu durumda, ceza davasının yanında, onunla birlikte yargılanacak ve sonuca bağlanacak bir uyuşmazlık daha ceza hakiminin önüne getirilmiş olmaktadır.
Haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası ise, ülkemizde ilk kez 1961 Anayasası’nda düzenlenmiş, 30. maddesinde, yakalama ve tutuklamanın hangi hallerde söz konusu olacağı açıklandıktan sonra maddenin son fıkrasında; “Bu esaslar dışında işleme tabi tutulan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme doğrultusunda 466 sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun” 1964 yılında kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.
Anılan Yasanın 1. maddesinde; tazminat verilmesini gerektiren kanun dışı yakalama ve tutuklama halleri, bir başka deyişle öngörülen tazminatın hangi durumlarda istenebileceği yedi bent halinde gösterilmiştir. Bunlardan ilk beş bentte, kurallara uyulmamasından kaynaklanan yasa ve yöntem dışı yakalamalar ile tutuklamalar, takip eden iki bentte ise, başlangıçta kurallara uyulmakla birlikte sonradan ortaya çıkan sonuç bakımından haksız bir görünüme bürünen yakalama ve tutuklamalar tazminat nedeni olarak öngörülmüştür.
Yasanın 2. maddesinde dava açmaya ilişkin koşullar ve yöntem açıklanarak bu davalara bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlendirilmiş, 3. maddesinde de tazminat davalarının incelenmesi ve mahkemece karara bağlanması süreç ve yöntemi, olağan ceza ve medeni yargılama yöntemlerinden farklı biçimde düzenlenmiş, ayrıca mahkemenin kararı aleyhine tebliğ tarihinden başlayarak bir hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.
Görüleceği üzere, haksız yakalanan veya tutuklanan kimselere Devlet’çe tazminat verilebilmesi için bu hususta bir dava açılması gerekir. Şahsi hakka ilişkin diğer bazı davaların ceza mahkemesinde görülebilmesi ihtiyari olduğu halde, haksız tutuklamaya ilişkin tazminat davasının ceza mahkemesinde görülmesi ve sonuca bağlanması zorunludur. 466 sayılı Yasada mahkeme kararının bir hafta içinde temyiz edilebileceği belirtilmiş, ancak haksız tutuklamaya ilişkin tazminat davası sonunda verilen kararlardan hangilerinin kesin nitelikte oldukları gösterilmemiştir. Anılan Yasada bu hususu düzenleyen bir kural bulunmaması, mahkemelerin haksız tutuklamaya ilişkin verdikleri tüm kararların herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaksızın temyiz edilebileceğini göstermez. Ceza Genel Kurulu’nun 09.02.1981 tarih ve 443-33 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 466 sayılı Yasaya göre açılan bu dava, ceza ve hukuk davalarındaki usûl kurallarını karma biçimde içeren özel bir dava olduğundan, 466 sayılı Yasadaki boşluklar, Ceza ve Hukuk Yargılama Yasalarındaki hükümlere göre doldurulmalıdır.
Bu yasalardan hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 305. maddesinde, ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz edilebileceği belirtilmektedir. Maddede sözü edilen hükümler, aynı Yasanın 253. maddesinde sayılan ve ancak bir ceza yargılamasına özgü olan beraat, mahkûmiyet, yargılamanın durması, düşme ve davanın reddine ilişkin kararlardır. Yine 305. maddede, temyiz edilemeyecek olan hükümler de belirlenmiştir. Bunlarla ilgili ölçütler ise, para cezası olarak saptanmıştır. Dolayısıyla ancak bir ceza hükmünde esas alınabilecek olan bu kıstas, şahsi hakka ilişkin bir talep üzerine verilen kararlar bakımından uygulanabilir nitelikte değildir. O bakımdan, haksız tutuklamaya ilişkin tazminat davasında verilen kararların temyizi halinde, sözü edilen boşluğun Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesi uygulanmak suretiyle doldurulması gerekir.
HUMK’nun hüküm tarihinde ve halen yürürlükte bulunan 427. maddesi ise şu şekildedir;
“Mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yardımda bulunmak şartıyla, hükmü temyiz edebilir.
Miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde, birmilyar liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde, asıl isteminin kabul edilmeyen bölümü birmilyar lirayı geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur; şu kadar ki karşı tarafça temyiz yoluna başvurulması halinde, düzenleyeceği cevap dilekçesinde temyize ilişkin itirazlarını ileri sürmesi mümkündür. …”
İncelenen olayda, haksız tutuklamaya ilişkin tazminat isteminin gerek mahkemece kabul edilerek hükme bağlanan gerek reddedilen kısımları HUMK’un 427/2. maddesinde belirtilen miktarın altında kalması nedeniyle hükmün kesin ve temyiz edilemez nitelikte olduğu açıktır. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin Özel Daire kararının kaldırılmasına, davacı ve davalı vekillerinin temyiz inceleme istemlerinin CMUK’un 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi ise; “haksız tutuklamadan doğan tazminat davasına ilişkin hükümlerin herhangi bir sınırlama olmaksızın temyiz yasa yoluna tabi bulunduğunu, nitekim hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’da bu davalar nedeniyle verilen hükümlere karşı herhangi bir sınırlama bulunmaksızın istinaf yasa yoluna başvurmanın mümkün kılınmasının da, bu prensibin yeni yasal düzenlemede de benimsendiğini ortaya koyduğunu, bu bakımdan somut olayda hükmedilen ve reddedilen tazminat miktarına bakılmaksızın temyiz incelemesi yapılması gerektiğini ileri sürerek Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi yolunda karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABÛLÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.12.2005 gün ve 5757-9365 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Davacı vekili ile davalı vekillerinin temyiz inceleme istemlerinin 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 14.02.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 1.6.1989 E. 1989/1793 K. 1989/1730
• HAKSIZ TUTUKLULUK TAZMİNATI MİKTARININ TESBİTİ ( Tarım İşçisinin Haksız Tutuklanması )
• TARIM İŞÇİSİNİN HAKSIZ TUTUKLANMA TAZMİNATI TALEBİ ( Tazminat Miktarının Tesbiti )
• MANEVİ TAZMİNAT MİKTARI ( Zenginleşme Vasıtası Haline Gelmemesi Zorunluluğu ) 466/m.1 818/m.41,42
ÖZET : Haksız tutuklanma tazminatı isteyen tarım işçisinin, önceki yıllara ait gerçek zirai geliri hakkında geçerli bir belge ibraz etmemesi durumunda, maddi tazminatın tarım işçileri asgari ücret tesbit komisyonunun belirttiği ücrete göre hesaplanması gerekir. Manevi tazminat miktarının da çok fahiş olmaması ve zenginleşme vasıtası haline gelmemesi gerekir.
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanık olarak Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılanması sonunda; TCK.nun 49/2. maddesi gereğince ceza verilmemesine karar verilen H.’nin tutuk kaldığı günler için 466 sayılı Yasa uyarınca vaki tazminat isteği üzerine İnebolu Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan inclemede; dosyada miktarı yazılı maddi manevi tazminatla dilekçe yazma ücretinin davalı hazineden alınarak adı geçen davacıya ödenmesine dair ittihaz olunan 7.4.1989 gün ve 26-21 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası C. Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dosya münderecaatına göre davacı vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile davalı hazine temsilcisinin bozma sebebleri dışına ilişen sair itirazlarının reddine. Ancak:
1 – Tarım işçisi ( çiftçi ) olduğu anlaşılan ve tevkifinden önceki yıllara ait gerçek zirai geliri hakkında muteber bir belge ibraz etmemiş bulunan davacının tutukluluk süresinin 8.4.1985 ila 30.9.1985 tarihleri arasındaki dönem için tarım işçileri asgari ücret tesbit komisyonunun ( Resmi Gazete’nin 29.4.1984 gün ve 18386 sayılı nüshasında yayınlanan ) 27.4.1984 gün ve 1984/2 sayılı kararı uyarınca çalıştığı beher gün için 670 TL. den ve mevkufiyetinin 1.10.1985 ila 17.6.1987 günleri arasındaki devre içinde sözü geçen Komisyonun ( Resmi Gazete’nin 29.9.1985 gün ve 18883 nolu sayısında neşredilen ) 27.9.1985 gün ve 1985/2 sayılı kararı gereğince çalıştığı beher gün için 1140 TL. üzerinden maddi tazminatın tayin ve takdiri gerektiği düşünülmeyerek yazılı şekilde fazla maddi tazminata hükmolunması,
2 – Zenginleşme vasıtası olmayan, ancak elem ve ızdırabın kısmen giderilmesi amacını hedef alan manevi tazminatın, davacının tutuklandığı tarihlerdeki duruma, hal ve mevkiin icabına göre takdiri gerekir. Ceza dosyasında öldürülenin yakınlarına verilmesi öngörülen manevi tazminatın çok üzerinde bulunan ve tevkif dönemlerindeki uygulamalara nazaran kasden öldürme hallerinde takdir edilen düzeylere yakın miktarda yazılı şekilde fahiş olarak tayin edilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, davalı Hazineye izafeten Mal Müdürülüğü’nün temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan sebeblerden dolayı tebliğnamedeki düşünce hilafına BOZULMASINA, 1.6.1989 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 7.3.2000 E. 2000/8-44 K. 2000/48
• HAKSIZ TUTUKLAMA TAZMİNATI ( Beraat Kararından 13 Yıl Sonra Açılan Davanın Reddedileceği )
• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Davası )
466/m.2
ÖZET : Haksız olarak tutuklanan kişi hakkında verilen beraat kararının kesinleştiği tarihten 13 yıl sonra açılan tazminat davasının reddi gerekir.
DAVA : 466 sayılı Yasaya göre manevi tazminat isteğinde bulunan M.E.’nin, bu davanın kısmen kabulü ile lehine doksanbeş milyon lira manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin Amasya Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.5.1998 gün ve 7-61 sayılı hükmün davacı ve davalı vekilleri tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen 8. Ceza Dairesi 2.12.1998 gün ve 14258/15915 sayı ile;
“Erzincan 3. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesindeki 5.10.1983 gün ve 1983/185 sayılı karar bir kısım sanıkların mahkumiyetine, davacı sanık M.E.’nin beraatine ilişkin olup, 29.11.1984 tarihinde kesinleştiği karar altına verilen açıklamadan anlaşılmış, Amasya Ağır Ceza Mahkemesinden yazılan yazıya verilen 26.2.1998 günlü cevapta 353 sayılı Yasanın 174 ve 244. maddelerine göre işlem yapıldığı, kesinleşmiş kararın ikinci kez tebliğine yasal imkan bulunmadığı belirtilmiş, bu Yasanın 174. maddesinde sanığın gıyabında tefhim edilen hükümlerin usulen sanığa tebliğ edileceği öngörülmüş bulunmakla, hüküm mahkemesince gerekli tebligatın kesinleşme tarihinden önce yapıldığı belirlenmiş, nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.11.1997 gün 1997/1-223 esas ve 245 karar sayılı içtihatındaki hükme ilişkin bir başka davacı hakkındaki değerlendirmesi de dikkate alındığında 29.11.1984 tarihinde kesinleşmiş karar aleyhine 29.12.1997 yani 13 yıl sonra açılan davanın 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen süre içerisinde açıldığının kabulü mümkün olamayacağı halde yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise; 7.1.1999 gün ve 11-1 sayı ile
“Kesinleşmiş beraat kararı sanığa tebliğ edilmemiştir. Dava açma süresi kesinleşmiş kararın bizzat davacıya ( sanığa ) tebliğiyle başlar, tebligat yapılmamışsa kesinleşme tarihinden sonra geçen sürenin bir önemi yoktur.” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da davalı vekili tarafından temyizi üzerine dosya Yargıtay C. Başsavcılığının bozma istekli 3.2.2000 günlü tebliğnamesiyle Birinci başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili 29.12.1997 tarihli dava dilekçesinde, TCY.nin 313/2-5- 6, 315, 264, 6136 S.Y.nin 13/1 ve 353 S.Y.nin 251/1. maddeleriyle cezalandırılması istemiyle açılan davada haksız olarak tutuklu kaldığını bir milyar lira manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, Amasya Ağır Ceza Mahkemesince istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm Özel Dairece davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde, “birinci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal Ağır Ceza Mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler.” hükmü yer almaktadır. Maddede belirtilen üç aylık dava açma süresi, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasını kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.
İncelenen dosyada Erzincan 3. Ordu ve Sıkıyönetim komutanlığı 1 nolu Askeri Mahkemesine, davacı M.E.’nin TCY.nin 313/2-5-6, 315, 264, 6136 S.Y.nin 13/1 ve 353 S.Y.nın 251. maddeleriyle cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. 8.4.1982 tarihinde gözlem altına alınıp bilahare tutuklanan sanık 6.11.1982 tarihinde salıverilmiştir. 5.10.1983 gün ve 590/185 sayılı karar ile sanığın beraatine karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin 29.11.1984 tarihinde kesinleşmiştir. Hüküm sanığın yokluğunda verilmiş ise de, davacı adına tazminat isteğinde bulunan Av. K.D. davacı sanık hakkında beraatle sonuçlanan davada vekil olarak bulunmuş ve karar yüzüne karşı verilmiştir.
Kaldı ki 466 sayılı Yasa uyarınca tazminat isteğine ilişkin dava 29.12.1997 tarihinde, beraat kararının verildiği 5.10.1987 tarihinden 13 yıl sonra açılmıştır. Davacı asilin bu uzun süre içerisinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz etmek normal yaşam gözlemlerine uygun bulunmamakta olup 1984 yılında kesinleştiği bildirilen beraat kararı nedeniyle süresinden sonra 29.12.1997 tarihinde açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerde direnilmesi isabetsiz olup, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi, 3 aylık dava açma süresi, beraat kararının kesinleştiğinin davacı sanığa bildirilmesinden itibaren başlamaktadır. Kesinleşmiş kararın tebliğ edildiğine dair dosyada bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu nedenle direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir, gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine 7.3.2000 günü oyçokluğuyla karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 20.3.2007 E. 2006/9-338 K. 2007/71
• 466 SAYILI YASA UYARINCA TAZMİNAT ( 1. Maddesinin 6. Fıkrası Uyarınca Tazminata Hak Kazanabilmek İçin Fıkrada Aranan İlk Koşul Yakalama veya Tutuklamanın Hukuka Uygun Olması Gerektiği )
• YAKALAMA VE TUTUKLAMA ( 466/m.1-6. Fıkrası Uyarınca Tazminata Hak Kazanabilmek İçin Fıkrada Aranan İlk Koşul Yakalama veya Tutuklamanın Hukuka Uygun Olması Gerektiği )
• ZARAR ŞARTI ( 466/m.1-6. Fıkrası Uyarınca Tazminata Hak Kazanabilmek İçin Hakkında Son Soruşturmanın Açılmasına veya Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığına veyahut Beraetine veya Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilmesinin Yeterli Olduğu – Zararın Bulunmasına Gerek Olmadığı )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Vekalet Ücreti – 466/m.1-6. Fıkrası Uyarınca Tazminata Hak Kazanabilmek İçin Fıkrada Aranan İlk Koşul Yakalama veya Tutuklamanın Hukuka Uygun Olması Gerektiği )
• VEKALET ÜCRETİ ( 466/m.1-6. Fıkrası Uyarınca Tazminata Hak Kazanabilmek İçin Hakkında Son Soruşturmanın Açılmasına veya Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığına veyahut Beraetine veya Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilmesinin Yeterli Olduğu – Zararın Bulunmasına Gerek Olmadığı )
• HAKİME ZARARIN DOĞUP DOĞMADIĞINI BELİRLEMEK YÖNÜNDE TAKDİR HAKKI TANINMAMASI ( 466/m.1-6. Fıkrası Uyarınca Tazminata Hak Kazanabilmek İçin Yakalama veya Tutuklamanın Hukuka Uygun Olması Gerektiği – Hakimin Sadece Zararı Hak ve Nesafet Kurallarına Uygun Olarak Belirlemesi Gerektiği )
466/m.1/6 2709/m.19 1412/m.128 2559/m.13
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.5
Yakalama ve Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği m. 6
ÖZET : Uyuşmazlık, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan beraatine karar verilen sanığın ( davacının ), olay nedeniyle beyanının saptandığı 25.03.2003 günü saat 15.15’den, sulh ceza hakimince serbest bırakıldığı 26.05.2003’e kadar gözaltında tutulmasının 466 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tazminatı gerektirip, gerektirmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrası uyarınca tazminata hak kazanabilmek için fıkrada aranan ilk koşul, yakalama veya tutuklamanın hukuka uygun olmasıdır. Hukuka uygun bir şekilde yakalanan veya tutuklanan kişinin, 466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrası uyarınca tazminata hak kazanabilmesi için, hakkında son soruşturmanın açılmasına veya kovuşturma yapılmasına yer olmadığına veyahut beraetine veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yeterlidir. Yasakoyucu sonradan verilen ve kesinleşen bu kararlarla zararın gerçekleştiğini başkaca hiçbir inceleme ve araştırmaya gerek kalmaksızın kabul etmiş, hakime zararın doğup doğmadığını belirlemek yönünde herhangi bir taktir ve değerlendirme yetkisi tanımamıştır. Fıkrada hakime tanınan yetki yasakoyucu tarafından doğduğu varsayılan zararın hak ve nesafet kurallarına uygun olarak belirlenmesinden ibarettir.
DAVA : 466 sayılı yasa hükümleri uyarınca 5 milyar lira manevi tazminatın haksız fiil tarihinden, 5. Asliye Ceza Mahkemesince görülen davada ödenen 200 bin YTL vekalet ücretinin dava tarihinden itibaren, işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline ve bu dava nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin istemin reddine dair Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2004 gün ve 243-9 sayılı hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 28.09.2005 gün 4064-6662 sayı ile;
“… Davacının, Anayasanın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ile diğer kanunlarda gösterilen esaslar dışında 1 gece gözetim altına alınarak hürriyetinin kısıtlandığı anlaşılmakla, incelemeye devamla uğradığı zararla ilgili bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 29.12.2005 gün ve 366-447 sayı ile;
“… Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 466 sayılı Yasanın 1. maddesine göre zarar gören kişinin bu yasa çerçevesinde tazminat hakkının doğması için hukuka aykırılık hallerinin söz konusu olması yakalanan veya tutuklanan, yani tazminat isteyen kişinin zarara uğramış olması gerekmektedir. 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi, beraat eden sanıklar için aynı yasanın 2/1. maddesindeki ( tutuklama veya yakalama sonucu ) zarara uğrama şartı gerçekleşmiş ise kişinin tazminat isteme hakkının doğacağını öngörmektedir.
O halde olayımızda aranacak husus, hukuka aykırı bir tutuklama veya yakalamanın gerçekleşmiş olması hali ile beraat veya benzeri sonuçlarla neticelenen ceza davalarından dolayı hukuka aykırılığa maruz kalınıp kalınmadığı ile zarara uğranılıp uğranılmadığıdır.
Olayımızda ceza davasının sanığı olan, Mehmet Erçetin tutuklanmamıştır. Kendi işyerinin çatısından düşerek ölen işçinin ölümü dolayısı ile yapılan soruşturma kapsamında 25.03.2003 günü saat 14.00-15.00’de karakola alınmış ve kendisine CMUY’nın 135 ve devamı maddeleri gereği usule ilişkin tüm hakları hatırlatılarak, avukatı huzurunda ifadesi alınmıştır. Bu nedenle sanık vekilinin haksız yakalama iddiası yerinde değildir.
Sanığın işyerinde meydana gelen ölüm olayı ile ilgili evrak, CMUY. 128/1. maddesine uygun olarak ve 24 saat içinde fezleke ile C.Savcılığına gönderilmiş, tutuklanması ve sorgusu için Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen sanık sorgusunu müteakip serbest bırakılmış, serbest bırakma kararına yönelik itiraz da üst mahkemece redle sonuçlanmıştır. O halde yakalamanın haksızlığından söz etmek mümkün değildir.
Ancak, sanık 5. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanarak beraat etmiştir. Eğer zarar şartı gerçekleşirse suç tarihinde yürürlükte bulunan 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi gereği tazminata hak kazanacaktır, o halde bu hususu irdelemek gerekir.
Kendi işyerinde meydana gelen tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olma suçundan yargılanarak beraat eden sanığın, CMUY. ve mevcut diğer yasalar çerçevesinde olayın soruşturması ve ifadesinin alınması esnasında bir gün nezarette kalmış olması, hazırlık evrakının ikmali esnasındaki gereklilikten kaynaklanmış olup, yasalar çerçevesinde oluşan bu durum, kişilik haklarının zedelenmiş olması şeklinde kabul edilemez ve kişinin haksız yakalanması sonucu zarara uğramış olacağının düşünülemeyeceği…” gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 10.12.2006 gün ve 32136 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;
KARAR : 1- Ceza Genel Kurulunca sabit kabul edilen olay;
Davacı Mehmet Erçetin’in 25.03.2003 tarihinde, işyerinin çatısından düşerek ölen Mustafa Demir’in tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölümüne neden olmak suçundan, saat 14.30’da kendiliğinden gelerek polis merkezine teslim olduğu ve burada saat 15.15’de beyanının müdafii huzurunda saptandığı, bir gün gözetim altında tutulduktan sonra 26.05.2003 günü düzenlenen fezleke ile C.Başsavcılığına sevk edildiği, C.Başsavcılığınca, sorgu için sevk edildiği Sulh Ceza Hakimi tarafından, sorgusunu müteakip serbest bırakıldığı, davacı Mehmet Erçetin hakkında, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan Konya 5. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında ise 14.10.2003 gün ve 279-1099 sayı ile, olayda sanığın kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, sanık ( davacı ) Mehmet Erçetin’in beraatine karar verildiği, kararın yasa yollarına başvurulmaksızın 22.10.2003 tarihinde kesinleştiği, davacı ( sanığın ) beraatle sonuçlanan bu eylem nedeniyle, beyanının saptandığı 25.03.2003 günü saat 15.15’den, 26.05.2003 günü C.Başsavcılığınca serbest bırakıldığı ana kadar, gözaltında tutulduğu anlaşılmaktadır.
2- Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan beraatine karar verilen sanığın ( davacının ), olay nedeniyle beyanının saptandığı 25.03.2003 günü saat 15.15’den, sulh ceza hakimince serbest bırakıldığı 26.05.2003’e kadar gözaltında tutulmasının 466 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tazminatı gerektirip, gerektirmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
3- Uyuşmazlıkla ilgili AİHS ve Anayasa hükümleri,
a- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinin 5. fıkrasına göre, 5. maddeye aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan herkesin tazminat istemeye hakkı bulunmaktadır.
b- 2709 sayılı TC. Anayasası’nın 19. maddesi uyarınca, maddede belirtilen esaslar dışında, özgürlüğü sınırlanan kişilerin uğradıkları zararlar tazminat hukukunun genel ilkelerine göre devletçe ödenir.
4- 466 sayılı Yasa ve 5271 sayılı Yasa hükümleri;
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın, 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Yasa yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Yasanın Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ila 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Yasanın 6. maddesinde;
” ( 1 ) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ila 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
( 2 ) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 7.5.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü uyarınca, uyuşmazlığının 466 sayılı Yasa hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
5- 466 sayılı Yasa hükümlerinin değerlendirilmesi;
07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa’nın 1. maddesinde 7 fıkra halinde, tazminatı gerektiren haller ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, bunlardan uyuşmazlığı doğrudan ilgilendiren, 6. fıkrada; “Kanun dairesinde yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına veyahut beraetlerine veya ceza verilmesine mahal olmadığına karar verilen;” kimselerin uğrayacakları her türlü zararların, bu yasa hükümlerine göre Devletçe ödeneceği belirtilmiştir.
Maddenin ilk beş fıkrası incelendiğinde, tazminatın koşullarının gerçekleşmesi için, gerek kararların verilme aşamasında, gerekse sonrasında yapılan işlemlerde, tutuklama, yakalama veya tutukluluğun devamına ilişkin koşulların bulunmaması, sebepler ve iddialar konusunda yazılı olarak bildirim yükümlülüğüne uyulmaması, yasal süre içerisinde hakim önüne çıkarılmaması veya süre geçtiği halde, hakim kararı olmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakılması, durumundan yakınlarının haberdar edilmemesi gibi, hukuka aykırılıklar aranırken, 6. fıkrada tazminat koşullarının doğması için, tutuklama ve yakalamanın hukuka uygun olarak gerçekleştirilmesi ön koşul olarak aranmıştır. Tutuklama, tutukluluğun devamı veya yakalama kararında, gerek verilişinde gerekse sonradan yapılması gereken işlemler yönünden hukuka aykırılıklar bulunması halinde eylemin tazminatı gerektirip gerektirmediği, 6. fıkra kapsamında değil, ilk beş fıkra kapsamında değerlendirilecektir.
6 ve 7. fıkralar uyarınca tazminat hakkının doğması için, yapılan işlemin başlangıçta hukuka uygun olması, daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığına veya beraat kararı ile yapılan işlem veya verilen kararın tamamen veya kısmen haksız hale dönüşmesi gerekmektedir. Burada başlangıçta verilen kararlar veya işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamakta, yakalama ve tutuklama tamamen hukukun öngördüğü ilkeler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Yasakoyucu, hukuk devleti olmanın gereği olarak, fertlerin başlangıçta hukuka uygun bir şekilde özgürlüklerinin kısıtlanmasının daha sonra verilen kararlarla özü itibariyle haksız bir hale geldiğini kabul ederek, zararlarının tazminini kabul etmiştir.
Görüldüğü gibi, hukuka uygun bir şekilde yakalanan veya tutuklanan kişinin, 466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrası uyarınca tazminata hak kazanabilmesi için, hakkında son soruşturmanın açılmasına veya kovuşturma yapılmasına yer olmadığına veyahut beraetine veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yeterlidir. Yasakoyucu sonradan verilen ve kesinleşen bu kararlarla zararın gerçekleştiğini başkaca hiçbir inceleme ve araştırmaya gerek kalmaksızın kabul etmiş, hakime zararın doğup doğmadığını belirlemek yönünde herhangi bir taktir ve değerlendirme yetkisi tanımamıştır. Fıkrada hakime tanınan yetki yasakoyucu tarafından doğduğu varsayılan zararın hak ve nesafet kurallarına uygun olarak belirlenmesinden ibarettir.
6- Sonuç; Yerel Mahkemenin davacı hakkında yapılan işlemlerin, 1412 sayılı CMUY’nın 128, Polis Vazife ve Salahiyet Yasasının 13, Yakalama ve Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 6. madde hükümlerine uygun olduğu, dolayısıyla haksız yakalama koşulunun gerçekleşmediği yönündeki saptaması eksik ve somut olayda uygulanması gereken normun koruduğu hukuki değerle bağdaşmamaktadır.
Zira 466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrası uyarınca tazminata hak kazanabilmek için fıkrada aranan ilk koşul, yakalama veya tutuklamanın hukuka uygun olmasıdır.
Zarar koşulunun gerçekleşmediği yönündeki değerlendirmesine gelince, davacının beyanının saptandığı 25.03.2005 günü saat 15.15’den, sevk edildiği sulh ceza hakimi tarafından serbest bırakıldığı 26.05.2003 gününe kadar, özgürlüğünden yoksun kalması nedeniyle 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi uyarınca zarara uğradığı ve zararının Devletçe ödemesi gerektiği hususu yasa koyucunun kabulüdür.
Bu itibarla, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 19, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 ve 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi uyarınca 25.03.2005 günü saat 15.15’den, sevk edildiği sulh ceza hakimi tarafından serbest bırakıldığı 26.05.2003 gününe kadar özgürlüğünden yoksun kalan davacı hakkında uğradığı zararla ilgili olarak hak ve nesafet ilkelerine uygun bir tazminata karar verilmesi gerekirken, tazminat isteminin reddine karar verilmesi isabetsiz olup, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.03.2007 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 25.11.2005 E. 2005/2129 K. 2005/3657
• MADDİ TAZMİNAT ( Kanun Dışı Tutuklanma – Çiftçi Davacılar/Tutuklu Kalınan Süre İçin Net Asgari Ücret Üzerinden Mevsim Koşulları Tarımsal Faaliyetlerin Türü İle Çalışabilecekleri Süre Dikkate Alınarak Hesaplattırılması Gereği )
• KANUN DIŞI TUTUKLANANLARA TAZMİNAT VERİLMESİ ( Tutuklu Kalınan Süre İçin Net Asgari Ücret Üzerinden Mevsim Koşulları Tarımsal Faaliyetlerin Türü İle Çalışabilecekleri Süre Dikkate Alınarak Hesaplattırılması Gereği – Çiftçi Davacılar )
466/m. 1, 2
ÖZET : Uzman bilirkişi marifetiyle çiftçi oldukları belirtilen davacılara verilmesi gereken maddi tazminat miktarının tutuklu kalınan süre için geçerli net asgari ücret üzerinden mevsim koşulları, tarımsal faaliyetlerin türü ile çalışabilecekleri süre dikkate alınarak hesaplattırılıp sonucuna göre tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik soruşturmaya dayalı olarak taleplerin tamamının kabulüne karar verilmesi, Yasaya aykırıdır.
DAVA : Tehdit suçundan sanıklar olarak Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılanmaları sonunda, beraatlerine karar verilen M. ile A.nın tutuklu kaldıkları günler için 466 sayılı yasa uyarınca vaki tazminat istekleri üzerine ( A. ) Ağır Ceza Mahkemesince yapılan incelemede; dosyada miktarları yazılı maddi-manevi tazminat ile 1.100.000.000 vekalet ücretinin davalı hazineden alınarak adı geçen davacılara ödenmesine dair bozma üzerine ittihaz olunan 25.11.2004 gün ve 180/227 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Toplanan deliller karar yerinde incelenip, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulüne hükmedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi dışında isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
Uzman bilirkişi marifetiyle çiftçi oldukları belirtilen davacılara verilmesi gereken maddi tazminat miktarının tutuklu kalınan süre için geçerli net asgari ücret üzerinden mevsim koşulları, tarımsal faaliyetlerin türü ile çalışabilecekleri süre dikkate alınarak hesaplattırılıp sonucuna göre tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik soruşturmaya dayalı olarak taleplerin tamamının kabulüne karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı olup, davalı hazine vekilinin temyizi nedeniyle hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak ( BOZULMASINA ) 25.11.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 14.11.2005 E. 2005/5098 K. 2005/8705
• MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız Tutuklama Nedeniyle – Davacıların Sosyal ve Ekonomik Durumları Üzerlerine Atılı Suçun Niteliği Tutuklanmalarına Neden Olan Olayın Cereyan Tarzı Tutuklu Kaldıkları Süre ve Benzeri Hususlar da Gözetilerek Karar Verileceği )
• HAK VE NESAFET ( Objektif Bir Kriter Olmamakla Birlikte Hükmedilecek Manevi Tazminatın Davacıların Sosyal ve Ekonomik Durumları Üzerlerine Atılı Suçun Niteliği Tutuklanmalarına Neden Olan Olayın Cereyan Tarzı Tutuklu Kaldıkları Süre ve Benzeri Hususlar da Gözetilerek Karar Verileceği )
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Hükmedilecek Manevi Tazminatın Davacıların Sosyal ve Ekonomik Durumları Üzerlerine Atılı Suçun Niteliği Tutuklanmalarına Neden Olan Olayın Cereyan Tarzı Tutuklu Kaldıkları Süre ve Benzeri Hususlar da Gözetilerek Karar Verileceği )
466/m.1, 2
ÖZET : Objektif bir kriter olmamakla birlikte hükmedilecek manevi tazminatın davacıların sosyal ve ekonomik durumları, üzerlerine atılı suçun niteliği, tutuklanmalarına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldıkları süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekir.
DAVA : Hazine vekilinin tehir-i icra talebi hakkında merciince bir karar verileceği kabul edilmiştir.
KARAR : Objektif bir kriter olmamakla birlikte hükmedilecek manevi tazminatın davacıların sosyal ve ekonomik durumları, üzerlerine atılı suçun niteliği, tutuklanmalarına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldıkları süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken bu ölçülere uymayacak miktarda davacılara az manevi tazminata hükmedilmesi ve Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 20.9.2005 tarihli kararında da kabul edildiği üzere davacılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi uyarınca tarifenin 3. kısmı gereğince, ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olmamak üzere vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde dilekçe yazım ücreti tayini, temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ : Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davalı hazine vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 14.11.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
T. 6.10.2005 E. 2003/7224 K. 2005/20879
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Davacı Yararına Dava Tarihinden İtibaren Faiz Hükmedilmesi Gereği )
• FAİZ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Davacı Yararına Dava Tarihinden İtibaren Faiz Hükmedilmesi Gereği )
• AVUKATLIK ÜCRETİ ( 2.Kısım 2.Bölüm 10. Sırada Belirlenen Miktar Üzerinden Davacı Lehine Vekalet Ücreti Takdiri Gereği – Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Talebi ) 466/m.1 5320/m.8/1 1136/m.164,168
ÖZET : 466 sayılı Yasa uyarınca tazminat talebinde bulunan davacı yararına dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi gerekir.
Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 2.kısım 2.bölüm 10. sırada belirlenen miktar üzerinden davacı lehine vekalet ücreti takdiri gerekir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Yasa gereğince tazminat isteğinde bulunan Mehmetcan Sırdaş’ın davasının kısmen kabulü ve kısmen reddi ile 921.379.860 TL maddi ve 2.275.000.000 TL manevi tazminatın maliye hazinesinden alınarak, kendisine ödenmesine fazlaya ilişkin talebinin ise reddine dair ( MARDİN ( 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 12.7.2002 gün ve 2001/357 Esas, 2002/110 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi hazine vekili ile davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 466 sayılı Yasa uyarınca tazminat talebinde bulunan davacı yararına dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi gerektiği halde bu husutaki talebin red olunması, davacı vekilinin temyiz dilekçesi içeriği itibarıyla bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Avukatlık Kanunu 164. ve 168. madde hükümleri de gözetilerek, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 2.kısım 2.bölüm 10. sırada belirlenen miktar üzerinden davacı lehine vekalet ücreti takdiri gerekirken yalnızca dilekçe yazım ücretinin tayin edilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak bu cihetin yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan davacı yararına takdir edilen 50.000.000.-TL vekalet ücretinin 480.000.000.-TL’ye yükseltilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 27.1.2005 E. 2004/6013 K. 2005/151
• HAKSIZ TUTUKLAMA ( Maddi Tazminat Talebi – Tazminat Hesabında Dini Ve Milli Bayram Günleri Düşülerek Hesap Yapılması Gereği )
• MADDİ TAZMİNAT TALEBİ ( Haksız Tutuklamaya Dayalı Tazminat Hesabında Dini Ve Milli Bayram Günleri Düşülerek Hesap Yapılması Gereği )
• DİNİ VE MİLLİ BAYRAM GÜNLERİ ( Haksız Tutuklamaya Dayalı Maddi Tazminat Hesabında Düşülerek Hesap Yapılması Gereği )
466/m. 1
ÖZET : Davacı, haksız olarak tutuklu kaldığı günler için maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Söz konusu maddi tazminat hesabında, dini ve milli bayram günleri düşülmelidir. Açıklanan husus nazara alınmadan yazılı şekilde karar tesisi isabetsizdir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldıkları günler için 466 Sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan davacılar E. ve C’ye ayrı ayrı 2.234.755.875’er Lira maddi ve l.000.000.000’ar Lira manevi tazminat ile 60.000.000’ar Lira dilekçe yazım ücretinin verilmesine dair hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı C. vekili ile davalı vekili tarafından istenilmiş ve davacı C. vekilince tehir-i icra talebi olduğundan, dava dosyası C.Başsavcılığı’ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı C. vekilinin tehir-i icra talebi hakkında mahallinde karar alınması mümkün görülmüş, Davacı E. lehine hükmedilen manevi tazminatın az olması temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi yapılmamıştır.
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak;
1- Davacılara hükmedilecek maddi tazminatın, tutuklu kalınan günlerden dini ve milli bayram günleri düşülerek 711 gün üzerinden hesaplanması gerekirken, 713 gün esas alınmak suretiyle fazla maddi tazminata hükmedilmesi,
2- Objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı C. lehine takdir edilen manevi tazminatın bu ölçülere uymayacak miktarda az belirlenmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davacı C. vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA 27.01.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 23.9.2003 E. 2003/982 K. 2003/1508
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Tarifede Dilekçe Yazma Ücretinin Vekalet Ücreti Olarak Tayin Edilmesi Gereği – Vekalet Ücretinin Karar Tarihindeki Tarifeye Göre Belirlenmesi )
• VEKALET ÜCRETİ ( Davacı Vekili Yararına Karar Tarihindeki Tarifeye Göre Belirlenmesi – Tarifenin Dava ve Takipler Dışındaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret Kısmında Gösterilen Dilekçe Yazma Ücretinin Vekalet Ücreti Olarak Tayin Edilmesi Gereği )
• DİLEKÇE YAZMA ÜCRETİ ( Vekalet Ücreti Olarak Tayin Edilmesi Gereği – Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Talebi )
466/m. 1 1136/m. 168
ÖZET : Yürürlükteki tarifeye göre davacı vekiline dilekçe yazım ücretine hükmedilmelidir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Hasan’a 300.000.000 lira manevi tazminat ile 480.000.000 lira nisbi vekalet ücretinin verilmesine, reddedilen kısım üzerinden 480.000.000 lira nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine dair SAMSUN 1.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 18.11.2002 gün ve 2002/222 esas, 2002/195 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davanın kısmen kabul edilmiş olması karşısında davalı lehine vekalet ücreti tayin edilmesi temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi yapılmamıştır.
Bozmaya uyularak yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin inceleme neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair itirazlarının reddine; Ancak:
22.1.1973 gün ve 1972/7-1973/1 E.K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile 2.5.2001 gün, 4667 sayılı Yasa ile değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164, 168/son.maddeleri uyarınca davacı vekili yararına karar tarihindeki tarifeye göre “dava ve takiplerin dışındaki hukuki yardımlarda ödenecek ücret” kısmında gösterilen dilekçe yazma ücretinin vekalet ücreti olarak tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı olup hükmün bu nedenle BOZULMASINA, ancak; bu cihetin yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nun 322.maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan davacı vekili yararına tayin edilen “480.000.000 lira” dilekçe yazma ücretinin “50.000.000 liraya” indirilmesi suretiyle eleştiri dışında diğer yönleri doğru bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA 23.9.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 1.7.2003 E. 2003/816 K. 2003/1262
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Maddi Tazminatın Günlük ve Aylık Net Asgari Ücertin Bölge Çalışma Müdürlüğünden Sorularak Hesaplanması Gereği – Manevi Tazminatın Zenginleşme Doğurmayacak Biçimde Hak ve Nesafet Kurallarına Uygun Makul ve Makbul Bir Miktar Olarak Belirleneceği )
• MADDİ TAZMİNAT ( Net Asgari Ücretin Günlük ve Aylık Miktarının Bölge Çalışma Müdürlüğünden Sorularak Denetime İmkan Verecek Biçimde Hesaplanması Gereği – Haksız Olarak Tutuklu Kalınan Günler İçin Tazminat Talebi )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Sosyal ve Ekonomik Durum Atılı Suçun Özelliği Tutuklu Kalınan Süre Gözetilerek Zenginleşme Yol Açmayacak Biçimde Tayin Edilmesi Gereği – Maddi Tazminatın Denetime İmkan Vercek Biçimde Tutuklu Kalınan Süredeki Net Asgari Ücret Çalışma Müdürlüğünden Sorularak Buna Göre Hesaplanması Gereği )
466/m. 1
ÖZET : Denetime imkan verecek biçimde davacının haksız tutuklu kaldığı döneme ilişkin net asgari ücretin günlük ve aylık miktarının Bölge Çalışma Müdürlüğünden sorulup maddi tazminat miktarı hesaplanmalıdır.
Manevi tazminat miktarı, davacının sosyal durumu, atılı suçun niteliği, olayın oluş biçimi, tutukluluk süresi göz önüne alınarak zenginleşme doğurmayacak biçimde hak ve nesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak belirlenmelidir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Medet’e 130.125.000 lira maddi, 130.000.000 lira manevi tazminat ile 5.000.000 lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair ANKARA 9.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 26.9.2002 gün ve 2002/107 esas, 2002/208 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 1 ) Bozmaya uyulduğu halde Yargıtay denetimine imkan sağlayacak biçimde davacının tutuklu kaldığı döneme ilişkin net asgari ücretin günlük ve aylık miktarlarının Bölge Çalışma Müdürlüğünden sorulup tespit edilerek buna göre maddi tazminatın hesaplanması gerektiği gözetilmeden bozma gereği yerine getirilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması,
2 ) Objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlarda gözetilmek suretiyle zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde hak ve nesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tesbiti gerekirken, davacıya bu ölçülere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmedilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, davacı ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA 1.7.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 6.6.2002 E. 2002/1184 K. 2002/1301
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Olarak Tutuklu Kalınan Günler Nedeniyle )
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Tutuklandığı Tarihte Muhtar Olan Davacının Tutuklu Kaldığı Sürede Maddi Kaybına İlişkin Gerçek Zararın Belirlenmesi )
• MADDİ TAZMİNATIN HESAPLANMASI ( Haksız Olarak Tutuklu Kalınan Günler İçinde Davacının Uğradığı Zararın Gerçek Olarak Belirlenmesi )
466/m.1,2
ÖZET : Haksız olarak tutuklanan davacıdan başka kimselerce yapılan cezaevi ziyareti harcamaları, davacının çiftçilikten kaynaklanabilecek ve henüz gerçekleşmemiş muhtemel zararları ile TEDAŞ adına yapılacak tahsilat yüzdesine ilişkin muhtemel gelir kaybının maddi tazminat hesabında dikkate alınması hatalıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Hüseyin A’ye 800.000.000 lira maddi ve 500.000.000 lira manevi tazminat ile 25.500.000 lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair TUNCELİ Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 29.11.2001 gün ve 2001/16 esas, 2001/63 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine; Ancak:
Tutuklandığı tarihte muhtar olan davacının tutuklu kaldığı süredeki maddi kaybına ilişkin gerçek zararı tesbit edilip buna göre maddi tazminata takdir ve tayini gerekirken davacıdan başka kimselerce yapılan cezaevi ziyareti harcamaları, davacının çiftçilikten kaynaklanabilecek ve henüz gerçekleşmemiş muhtemel zararları ile TEDAŞ adına yapılacak tahsilat yüzdesine ilişkin muhtemel gelir kaybının maddi tazminat hesabında dikkate alınması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 6.6.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 27.5.2002 E. 2002/1094 K. 2002/1170
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Tutuklama Nedeniyle )
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Tutuklulukta Geçirdiği Günlerin Tamamı Üzerinden Tazminata Hükmedilmesinin Yasaya Aykırı Olması )
• MADDİ TAZMİNATIN HESAPLANMASI ( Davacının Tutuklu Kaldığı Günlerdeki Yürürlükteki Asgari Ücretler Yerine Daha Fazla Miktar Üzerinden Davacı Yararına Tazminata Hükmedilmesi )
466/m.1,2,3
ÖZET : Davacının dini, milli bayramlar ve resmi tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı araştırılmadan, gözetim altında ve tutuklulukta geçirdiği günlerin tamamı üzerinden ve davacının gözetim altında ve tutuklu kaldığı günlerdeki yürürlükteki asgari ücretler yerine daha fazla miktar üzerinden davacı yararına fazla maddi tazminata hükmolunması hatalıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan İsmail B’ya 599.484.162 lira maddi, 5.000.000.000 lira manevi tazminat ile 25.500.000 lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair TUNCELİ Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 29.11.2001 gün ve 2000/29 esas, 2001/62 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ve davacı vekilleri tarafından istenilmiş ve davalı vekilince tehir-i icra talebinde de bulunulmuş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davalı vekilinin tehir-i icra talebi hakkında mahkemesince bir karar verilebileceği kabul edilmiştir.
Davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,
Davalı vekilinin temyizine gelince;
Davacının dini, milli bayramlar ve resmi tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı araştırılmadan gözetim altında ve tutuklulukta geçirdiği günlerin tamamı üzerinden ve davacının gözetim altında ve tutuklu kaldığı günlerdeki yürürlükteki asgari ücretler yerine daha fazla miktar üzerinden maddi tazminata belirleyen bilirkişi raporuna itibar edilerek davacı yararına fazla maddi tazminata hükmolunması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 27.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ
T. 20.5.2002 E. 2002/20055 K. 2002/19081
• HAKSIZ TUTUKLULUK ( Maddi Tazminatın Belirlenmesinde Tatillerin Dikkate Alınması )
• MADDİ TAZMİNATIN BELİRLENMESİNDE TATİLLERİN DİKKATE ALINMASI ( Haksız Tutukluluk )
466/m.1, 2
ÖZET : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunan davacının, tutuklu kaldığı günler içindeki dini ve resmi bayramlar ve hafta sonu çalışıp çalışmadığı belirlenmeden maddi tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunan davacı Vahit U.’nin bu isteğinin kabulü ile maddi ve manevi tazminatın devlet hazinesinden alınarak kendisine verilmesine, dair VAN 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 29.1.2002 gün ve 2001/100 esas, 2002/12 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının onanma isteyen tebliğnamesi ile 15.4.2002 tarihinde daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak:
Tutuklu kaldığı günler içindeki dini ve resmi bayramlar hafta sonu çalışıp çalışmadığı belirlenmeden maddi tazminata hükmedilmesi,
SONUÇ : Bozmaya gerektirmiş davalı hazine vekilinin temyiz itirazlarının bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı BOZULMASINA, 20.5.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 7.3.2002 E. 2002/275 K. 2002/447
• HAKSIZ TUTUKLUMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Haksız Gözaltına Alınma ve Tutuklanma Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat İstenilmesi )
• TAZMİNATIN BELİRLENMESİ ( Haksız Tutuklanan Şahsın Tutmakla Yükümlü Bulunduğu Defterlerinin ve Vergi Kayıtlarının Uzman Bir Bilirkişi Aracılığıyla İncelenip Kazanılmış Hakkının da Gözetilmesi )
466/m.1,2
ÖZET : Gözaltına alındığı ve tutuklandığı tarihte avukat olan davacının, mesleğini yapmamaktan dolayı gerçek zararının saptanabilmesi için; tutmakla yükümlü bulunduğu defterlerinin ve vergi kayıtlarının uzman bir bilirkişi aracılığıyla incelenip, kazanılmış hakkı da gözetilerek maddi tazminatın belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Mahmut V’ya 179.500.429.-lira maddi ve 1.000.000.000.-lira manevi tazminat verilmesine dair DİYARBAKIR 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.10.2001 gün ve 2001/127 esas, 2001/302 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine; Ancak,
Önceki bozma kararında davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, hükmün davacı yararına, bozulduğu anlaşıldığından:
Gözaltına alındığı ve tutuklandığı tarihte avukat olan davacının bu mesleğini yapmamaktan dolayı gerçek zararının saptanabilmesi için; tutmakla yükümlü bulunduğu defterlerinin ve vergi kayıtlarının uzman bir bilirkişi aracılığıyla incelenip, kazanılmış hakkı da gözetilerek maddi tazminatın belirlenmesi gerekirken; sadece icra dosyalarından alacağı vekalet ücretinin esas alınarak yazılı miktara ve eksik maddi tazminata hükmedilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, davacı ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 7.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 15.11.2001 E. 2001/2603 K. 2001/2843
• HAKSIZ OLARAK TUTUKLU KALINAN SÜRE İÇİN TAZMİNAT ( Ceza Tertibine Yer Olmadığına Karar Verilmesi )
• TAZMİNAT ( Haksız Olarak Tutuklu Kalınan Süre İçin – Ceza Tertibine Yer Olmadığına Karar Verilmesi )
• CEZA TERTİBİNE YER OLMADIĞINA KARAR VERİLMESİ ( Haksız Olarak Tutuklu Kalınan Süre İçin Tazminat Talebi )
765/m.168,170 466/m.1
ÖZET : TCK nun 170. maddesinde öngörülen “ceza verilmeme” hali niteliği itibariyle 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi kapsamında düşünülemez.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Ümit’e 100.000.000.-lira manevi tazminat ile , 17.000.000.- lira dilekçe yazım ücretinin verilmesine dair ( Karşıyaka Birinci Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 25.4.2001 gün ve 2001 /8 Esas, 2001 /175 Karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı hazine vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 1- Davacının TCK.nun 168/2. maddesi gereğince yargılandığı hakkında TCK. nun 170. maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına karar verildiği, bu yargılama sürecindeki gözlem altı ve tutukluluğuna ilişkin olarak tazminat talebinde bulunduğu bu durumda 466 sayılı Yasanın 1/1. maddesindeki tazminat istemine esas olarak kabul edilen “Anayasa ve diğer kanunlarda gösterilen hal ve şartlar dışında yakalama ve tutuklama” ögesinin oluşmadığı bu nedenle TCK.nun 170. maddesinde öngörülen “ceza verilmeme” halinin niteliği itibariyle 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi kapsamında düşünülmeyeceği gözetilmeden davanın reddi yerine değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Bozma sırasında C. Savcısının yazılı görüşü alınmadan hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, davacı ve davalı hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 15.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 27.11.2001 E. 2001/2732 K. 2001/3018
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Tutuklu Kalınan Günler Nedeniyle )
• HAKSIZ OLARAK TUTUKLU KALINAN GÜNLER İÇİN TAZMİNAT TALEBİ ( Cezalandırılmama Halinin Niteliği İtibariyle 466 Sayılı Kanun Kapsamında Olmaması Nedeniyle Talebin Reddi )
• CEZALANDIRILMAMA HALİ ( 466 Sayılı Kanun Kapsamında Olmaması Nedeniyle Tazminat Talebinin Reddi )
765/m.170 466/m.1/1
ÖZET : TCK.nun 170.maddesinde öngörülen “cezalandırılmama” hali niteliği itibariyle 466 sayılı Yasanın 1.maddesinin 6. bendi kapsamında düşünülemeyeceğinden tazminat talebinin reddi gerekir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Sedat ve Erhan ayrı ayrı 75.006.547’şer lira maddi, 350.000.000’ar lira manevi tazminat ile 25.500.000’ar lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair ( Muş Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 9.7.2001 gün ve 2001/141 esas, 2001/186 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar haklarında TCK.nun 168/2. maddesine muhalefet suçundan dolayı açılan kamu davası sonunda, TCK.nun 170. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır:
TCK.nun 170. maddesi cemiyet ve çetenin oluşumuna katılmayan yönetici konumunda olmayanların mukavemet göstermeden çete ve cemiyetten ayrılmaları halinde ceza tayin edilemeyeceği öngörülmüştür.
Bu halde 466 sayılı Yasanın 1/1. maddesindeki tazminat istemine esas kabul edilen “Anayasa ve diğer yasalarda gösterilen hal ve şartlar dışında yakalama ve tutuklama” öğesinin oluşmadığı, bu nedenle TCK.nun 170. maddesinde öngörülen “cezalandırılamama” halinin niteliği itibariyle 466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. bendi kapsamında düşünülemeyeceği gözetilmeden davanın reddi yerine değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi,
Kanuna aykırı ve davalı hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 27.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 12.12.2000 E. 2000/3137 K. 2000/3203
• TAZMİNAT TALEBİ ( Haksız Tutuklu Kalınan Günler İçin )
• HAKSIZ TUTUKLAMA TAZMİNATI TALEBİ ( Sanık Hakkındaki Davanın Zamanaşımı Nedeniyle Ortadan Kaldırılmış Olması )
• ZAMANAŞIMINA UĞRAYIP ORTADAN KALDIRILAN DAVA ( Sanığın Haksız Tutuklama Tazminatı Talep Edememesi )
466/m.1 765/m.102/4,104/2
ÖZET : Sanık hakkında örgüte yardım -yataklık etmek suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmış olması karşısında, haksız olarak tutuklu kalınan güner için tazminat istemiyle açılan davanın reddine karar verilmelidir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Halil’e 1.500.000.000 lira manevi tazminat ile 17.000.000 lira dilekçe yazım ücreti verilmesine dair ( Samsun ikinci Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 25.5.2000 gün ve 2000/45 esas, 2000/77 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Hazine vekilinin tehir-i icra talebi hakkında merciince bir karar verilebileceği kabul edilmiştir.
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının REDDİNE, Hazine vekilinin hükme yönelik temyizine gelince;
Davacının 466 sayılı Kanuna göre manevi tazminat talebine esas teşkil eden kararın; sanığın Dev-Yol örgütüne yardım-yataklık etmek suçundan kamu davasının TCK.nun 102/4, 104/2. maddeleri uyarınca zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına İlişkin olduğu gözetilmeden, 466 sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak ( BOZULMASINA ), 12.12.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 7.3.2000 E. 2000/415 K. 2000/610
• HAKSIZ TUTUKLAMA TAZMİNATI TALEBİ ( Pişmanlık Yasasından Yararlanarak Hakkında Ceza Tertibine Yer Olmadığına Karar Verilen Sanık )
• PİŞMANLIK YASASINDAN YARARLANARAK HAKKINDA CEZA TERTİBİNE YER OLMADIĞINA KARAR VERİLEN SANIK ( Haksız Tutuklama Tazminatı Talebi
• TAZMİNAT TALEBİ ( Pişmanlık Yasasından Yararlanarak Hakkında Ceza Tertibine Yer Olmadığına Karar Verilen Sanığın Haksız Tutuklama İddiasıyla )
765/m.168/2 466/m.1 3419/m.1
ÖZET: 3419 sayılı Yasanın I/b maddesinde öngörülen “cezalandırılamama” halinin, sanığın, üzerine atılı suçu kabul ederek pişman olduğunu belirtmesi ile mümkün olduğu nazara alınarak, niteliği itibariyle 466 sayılı Yasanın I/6 maddesi kapsamında düşünülemeyeceği gözetilmeden davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Sabahattin’e 210.869.518 lira maddi, 290.000.000 lira manevi tazminat ile 5.000.000 lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair ( Ankara Altıncı Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 3.3.1998 gün ve 1998/ 246 esas, 1999/50 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelerımesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine;
Davalı vekilinin temyizine gelince:
Davacı vekili, müvekkili hakkında TCK. nun 168/2. maddesine muhalefet suçundan yargılandığı davayla ilgili olarak 3419 sayılı “Bazı Suç Failleri Hakkında uyulanacak Hükümlere Dair” Kanunun 1/b maddesi uyarınca “ceza tertibine yer olmadığına” karar verilmesi nedeniyle haksız tutuklama tazminatı ödenmesi talebinde bulunmuş olup, mezkur kanunda atılı suçu kabul ederek pişman olduğunu belirten ve hakkında bu kanunun uygulanmasını talep eden sanıklarla ilgili olarak suçun sübut bulması ve diğer yasal şartların da oluşması halinde belirlenen oranlar çerçevesinde ceza miktarının indirilmesi veya ceza verilmemesi öngörülmüştür. Bu halde 466 sayılı Kanunun 1/1. maddesindeki tazminat istemine esas olarak kabul edilen “Anayasa ve diğer Kanunlarda gösterilen hal ve şartlar dışında yakalama ve tutuklama” ögesinin oluşmadığı, bu nedenle 3419 sayılı Yasanın 1/b maddesinde öngörülen “cezalandırılamama” halinin niteliği itibariyle 466 sayılı Kanunun birinci maddenin 6. bendi kapsamında düşünülemeyeceği gözetilmeden, davanın reddi yerine değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı ( BOZULMASINA ), 7.3.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 31.3.1998 E. 1998/9-55 K. 1998/123
• YASA DIŞI TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİ ( Tutuklu Kaldığı Kamu Davasının Zamanaşımı Nedeniyle Ortadan Kalkmasından Dolayı Tazminat İstenememesi )
• TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Tutuklu Kaldığı Kamu Davasının Zamanaşımı Nedeniyle Ortadan Kalkmış Olması Nedeniyle Tazminat İsteminin Reddi )
• KAMU DAVASININ ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI ( Tazminat İsteminin Yasal Dayanağının Olmaması )
• ZAMANAŞIMI NEDENİYLE ORTADAN KALKAN KAMU DAVASI ( Haksız Tutuklu Kalma Nedeniyle İstenen Tazminat İsteminin Reddi ) 466/m.1
ÖZET : Tutuklu kaldığı kamu davası “Zamanaşımı nedeniyle” ortadan kaldırılan davacı, 466 sayılı Yasanın 1. maddesine göre “davanın zamanaşımına uğraması” nedenine dayanarak tazminat ( ödence ) isteyemez.
Çünkü anılan maddede ödence ( tazminat ) için tek tek sayılan başvurma koşullarında “davanın zamanaşımına uğraması” durumu yoktur.
DAVA : Haksız yere tutuklandığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat verilmesi isteğiyle davacı Şahin tarafından açılan dava üzerine, 466 sayılı Yasanın 1/6 maddesi uyarınca 219.231.095 Lira maddi ve 20.000.000 Lira manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine ilişkin, ( Bergama Ağır Ceza Mahkemesi )’nce verilen 20.12.1996 gün ve 45-119 sayılı kararın, davalı vekili ve davacı tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi’nce, 23.9.1997 gün ve 2125-4941 sayı ile:
“Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Tazminat isteğine esas olan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmış bulunması karşısında, davacı yararına tazminata hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 10.12.1997 gün ve 128-129 sayı ile; “Anayasanın 19. maddesi uyarınca kısa sürede kamu davasını sonuçlandıramamış olan Devletin, zamanaşımına uğrayan dava sebebiyle sanığın beraat etme olanağı ortadan kaldırmış olması karşısında ve Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi’nin 2.11.1995 tarih ve 9069-11153 sayılı İçtihatı gözönünde tutularak mahkememizce daha önce verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerinde dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 17.2.1998 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık hakkındaki kamu davası zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılan davacının tutuklu kaldığı günler için tazminat isteminde bulunup bulunamayacağına ilişkindir.
Yasa dışı tutuk kalınan günler için uğranılan zararların devletçe hangi koşullarda tazmin edileceği 466 sayılı Yasanın 1. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre;
“1 -Anayasa ve diğer kanunlarda gösterilen hal ve şartlar dışında yakalanan veya tutuklanan veyahut tutukluluklarının devamına karar verilen,
2 – Yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar kendilerine yazılı olarak hemen bildirilmeyen,
3 – Yakalanıp veya tutuklanıp da kanuni süresi içinde hakim önüne çıkarılmayan,
4 – Hakim önüne çıkarılmaları için kanunda belirtilen süre geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetlerinden yoksun kılınan,
5 – Yakalanıp veya tutuklanıp da bu durumları yakınlarına hemen bildirilmeyen,
6 – Kanun dairesinde yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturulma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına veyahut beraatlerine veya ceza verilmesine mahal olmadığına karar verilen,
7 – Mahkum olup da tutuklu kaldığı süre hükümlülük süresinden fazla olan veya tutuklandıktan sonra sadece para cezasına mahkum edilen kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar, bu kanun hükümleri dairesinde Devletçe ödenir,” hükmü öngörülmüştür.
Görüldüğü gibi, anılan maddede yedi bent halinde, ayrıntılı olarak, hangi tazminat ödeneceği belirlenmiş olup, bunlar arasında “kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması” hali zikredilmemektedir. Yasada ayrıntılı olarak düzenlenen ve sınırlı olarak sayılan bu hallerin açıklığı karşısında, yorum yoluyla bunların genişletilmesi, yeni hallerin eklenmesi mümkün değildir. Bu nedenle, açılan bir davada suç vasfı sonradan değişmiş ve bu nedenle de dava zamanaşımı nedeniyle ortadan kalkmış bile olsa, tutuk kalınan günler için, devletten zararların giderilmesi istenemez.
Somut olayda, sanık hakkında TCY.nın 146/3, 173/3. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, eylem TCY. nın 168/2. maddesi kapsamında görülerek bu madde uyarınca 6 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu hükmün temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi’nce; “sanık hakkında ki davanın, gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına” karar verilmiştir. Davacı, söz konusu dava nedeniyle 10.10.1980 tarihinde gözetim altına alınmış, 7.11.1980 tarihinde tutuklanmış ve 3.6.1983 tarihinde de tahliye edilmiştir. O halde, 466 sayılı Yasanın 1. maddesinde öngörülen hallerin hiç birisinin uyuşmazlık konusu olayda gerçekleşmediği açıkca anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnmeye ilişkin gerekçesi yerinde olmayıp, hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, yerinde olmayan Yerel Mahkeme direnme hükmünün, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak ( BOZULMASINA ), 31.3.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ
T. 2.11.1995 E. 1995/9069 K. 1995/11153
• HAKSIZ YERE TUTUKLU KALMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Zamanaşımına Uğrayan Dava Nedeniyle Sanığın Beraat Etme Olanağının Ortadan Kalkması )
• 466 SAYILI KANUN GEREĞİ TAZMİNAT ( Zamanaşımına Uğrayan Dava Nedeniyle Sanığın Beraat Etme Olanağının Ortadan Kalkması )
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Yere Tutuklu Kalma Nedeniyle )
2709/m.19 466/m.1/6-7
ÖZET : Devletin, zamanaşımına uğrayan dava nedeniyle sanığın beraat etme olanağını ortadan kaldırdığından tazminat vermesi gerekir. Ayrıca, dava ortadan kaldırılırken suç nitelemesinde öngörülen yasa maddesindeki azami ceza miktarından fazla tutuklu kalan davacı tazminata hak kazanır.
DAVA : Yalan beyanda bulunmak suçundan dolayı haksız yere tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Yasa gereğince kendisine tazminat verilmesi isteğiyle davacı Ramazan tarafından açılan dava üzerine yapılan inceleme sonunda, 466 sayılı Yasanın 4/2. maddesi gereğince tazminat talebinin reddine dair, ( Diyarbakır Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 14.12.1994 tarihli hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan onama isteyen 28.6.1995 tarihli tebliğname ile 3.7.1995 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Anayasanın 19. maddesi uyarınca, kısa sürede kamu davasını sonuçlandıramamış olan Devletin, zamanaşımına uğrayan dava nedeniyle sanığın beraat etme olanağını ortadan kaldırmış olması karşısında; 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi gereğince tazminat vermesi gerektiği gibi, ayrıca, aynı Yasanın 1/7. maddesine göre, zamanaşımı nedeniyle kamu davası ortadan kaldırılırken yapılan suç nitelemesinde öngörülen yasa maddesindeki azami ceza miktarından fazla tutuklu kalan davacının, tazminata hak kazanacağı da gözetilmeden ve yerinde olmayan gerekçe ile tazminat istemin reddine karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddi ile hükmün ( BOZULMASINA ), 2.11.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 27.5.1994 E. 1994/2602 K. 1994/2951
• KANUN DIŞI YAKALAMA VEYA TUTUKLAMA ( Beraatin Gerekçesi Ne Olursa Olsun Tazminata Hükmedileceği )
• TAZMİNATA HÜKMEDİLME ZORUNLULUĞU ( Kanun Dışı Yakalama veya Tutuklama – Beraatin Gerekçesi Ne Olursa Olsun )
• BERAATİN GEREKÇESİ ( Ne Olursa Olsun Tazminata Hükmedileceği – Kanun Dışı Yakalama veya Tutuklama )
466/m.1
ÖZET : Genel olarak beraat kararının irdelenmesine olanak bulunmadığına dair İçtihadı Birleştirme Kararı ile beraatin gerekçesi ne olursa olsun tazminata hükmedileceğine ilişkin Yargıtay Genel Kurulu Kararı karşısında gerekli inceleme yapılarak sonucuna göre tazminat miktarının tayin ve takdiri gerekir. ( YİBK., 2.5.1977 gün ve 1/1 s. ) ( Y. CGK. Kararı – 6.11.1989 gün ve 1989/9-277/334 s. )
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Hüseyin’in, bu isteğinin reddine dair, ( Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 14.6.1993 gün ve 1992/146 esas, 1993/154 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Genel olarak beraat kararı gerekçesinin irdelenmesine olanak bulunmadığına dair, 2.5.1977 gün ve 1-1 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararı ile beraatin gerekçesi ne olursa olsun tazminata hükmedileceğine ilişkin 6.11.1989 gün ve 277-334 sayılı Yargıtay Genel Kurulu Kararı karşısında, gerekli inceleme yapılarak sonucuna göre tazminat miktarının tayin ve takdiri gerekirken davacının kendi ikrarıyla tutuklanmasına sebebiyet verdiği ve eylemin bilahare suç olmaktan çıkartılması nedeniyle beraatine hükmolunduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak ( BOZULMASINA ), 27.5.1994 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 21.3.1991 E. 1991/847 K. 1991/1112
• HAKSIZ OLARAK TUTUKLU KALINAN SÜRE İÇİN TAZMİNAT İSTEMEK ( Yazılı Emir Yoluyla Vaki Bozma Üzerine Suçsuzluğun Saptanması )
• YAZILI EMİR YOLUYLA VAKİ BOZMA KARARI ( Davacının Açtığı Tazminat Davasının Süresinde Açıldığının Kabulü )
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Olarak Tutuklu Kalınan Günler İçin )
466/m.1, 2
ÖZET : Yazılı emir yoluyla vaki bozma üzerine suçsuzluğu saptanan davacının açtığı tazminat davası süresinde açılmış sayılır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan İbrahim’in bu isteğinin reddine dair, ( Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 20.9.1990 gün ve 1989/52 esas, 1990/144 karar sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesi ilkesinin hukuk devleti kavramı ile adalet duygusundan kaynaklandığı, dayanağının ise Anayasa olduğu izahtan varestedir.
Bu temel görüşe göre çıkarılmış bulunan 466 sayılı Kanunun 1. maddesinde tazminata müstahak bulunanlar 7 ayrı bent altında gösterilmiş, bu meyanda beraat hükmü tazminat taleb edebilmenin nedeni olarak kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2. maddesinde dava açma süresinin beraat hükmünün kesinleşme kaydına bağlanması, olağanüstü kanun yollarına değinilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu hususun meskut kalması, olağanüstü kanun yollarından olan yazılı emirle suçsuzluğu saptanıp esasında beraat etmesi gerekenlerin tazminata müstahak olamayacakları anlamına gelemez.
Bilindiği gibi yazılı emir, Yargıtay’ca incelenmemiş davalar ve dolayısiyle bu merciin kontrolundan geçmemiş karar ve hükümler içinden kanuna mahalli olanlar hakkında öngörülen olağanüstü bir kanun yoludur. Bu yolla suçsuzluğu saptanan kimseler de beraat etmiş gibidir.
Açıklanan duruma göre yazılı emir yoluyla vaki bozma üzerine suçsuzluğu saptanan davacının açtığı tazminat davasının sürede olduğu gözetilmeden davanın yazılı düşüncelerle süre yönünden reddine karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 21.3.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 22.11.1988 E. 1988/4081 K. 1988/4167
• HAKSIZ TUTUKLAMA TAZMİNAT ( Ceza Davasının Zamanaşımı İle Ortadan Kalkmış Olması Nedeniyle Tazminat İsteminin Reddinin Gerekmesi )
• CEZA DAVASININ ORTADAN KALKMASI ( Zamanaşımı İle Ortadan Kalkması Nedeniyle Haksız Tutuklama Tazminatının Ortadan Kalkması )
• ZAMANAŞIMI İLE ORTADAN KALKAN CEZA DAVASI ( Haksız Tutuklama Tazminatının Ortadan Kalkması )
466/m.1
ÖZET : Ceza davasının zamanaşımı ile ortadan kaldırılmış olması, haksız tutuklama tazminatı isteminin reddini gerektirir.
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanıklar olarak … Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılanmaları sonunda; beraetlerine karar verilen Ş., E., Ö., M., R., T., M. ve D. tutuk kaldıkları günler için 466 Sayılı Yasa uyarınca vaki tazminat istekleri üzerine …. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan incelemede adı geçen sanıklar haklarında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığından bu nedenle tazminat isteklerinin reddine, dair ittihaz olunan 19.9.1988 gün ve 55/64 sayılı Kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : Toplanan deliller karar yerinde incelenip, ceza davasının zamanaşımı ile ortadan kaldırılmış olması sebebiyle tazminat isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 21.9.1987 E. 1987/1-203 K. 1987/367
• ADAM ÖLDÜRMEK ( Sanığın Haksız Yere Tutuklu Kaldığı Günler İçin Tazminat İsteminde Bulunması )
• HAKSIZ TUTUKLANMA TAZMİNATI ( Davacının Manevi Baskı ve Zora Dayanarak Alındığı Anlaşılan İkrarının Tutuklanmaya Kendi Kusuruyla Sebep Olduğuna Kanıt Olmaması )
• İKRAR ( Davacının Manevi Baskı ve Zora Dayanarak Alındığı Anlaşılan İkrarının Tutuklanmaya Kendi Kusuruyla Sebep Olduğuna Kanıt Olmaması )
466/m.1
ÖZET : Davacının manevi baskı ve zora dayanarak alındığı anlaşılan ve hakkı huzurunda da olmayan ikrarı, tazminat istemine esas olan tutuklanmasına kendi kusurlu ve ihmali hareketiyle neden olduğunun kanıtı olarak kabul edilmez.
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanık olarak Afyon Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılaması sonunda, beraatine karar verilen S.B.’nin tutuk kaldığı günlere ilişkin olarak 466 sayılı yasaya göre vaki tazminat isteği üzerine lehine maddi ve manevi tazminat tayin ve takdirine dair Sandıklı Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 9.4.1986 gün ve 10/19 sayılı hüküm, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince incelenerek bozulmuştur.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 13.11.1986 gün ve 76/67 sayılı son hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 26.3.1987 gün ve 1-4979 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Haksız yere tutuklu kaldığı günler için 466 sayılr yasa hükümleri uyarınca tazminat isteminde bulunan davacı S.B.’nin, nezarette ve cezaevinde geçirdiği 460 güne karşılık 10.120 lira maddi, 200.000 lira manevi tazminatın Devlet Hazinesinden alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmü, Özel Daire:
( Davacı, zabıta ve C. Savcısına isnat olunan suçu ikrar etmiş, bu suretle haksız hareketi ile tutuklanmasına sebebiyet vermiş olmasına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken lehine tazminata hükmedilmesi ) isabetsizliğinden bozmuş;
YereI Mahkeme ise: ( Davacının hazırlıktaki ikrarının zora dayanarak alındığı, özgür iradesi ile suçunu kabul etmediği anlaşılmıştır ) gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Dosya içeriğine göre:
13.2.1973 tarihinde C.E. adlı şahsın öldürülmesi nedeniyle, şüpheli şahıslar arasında ismi geçen davacı S.B. de nezarete alınmış, 14.2.1973 günü polis görevlilerine ve C. Savcısına verdiği ifadelerde “C.E.’nin kendisi tarafından öldürüldüğünü ikrar eden davacı, aynı gün Sulh Ceza Mahkemesine verdiği ifadede “olayla alakası olmadığını” söylemiş; tutuklandıktan sonra gönderdiği itiraz dilekçesinde “Karakolda üç gün üç gece dövüldüğünden hazırlanan zaptı imza etmek zorunda kaldığını, Savcılıkta değişik ifade verirse tekrar karakola götürülüp dövüleceğini söyledikleri için gerçeği açıklayamadığını” iddia etmesine, Afyon Devlet Hastanesi Op. Dr.’sı K.Ö. tarafından düzenlenen 17.2.1973 tarihli raporda “davacının sol göz alt kapak dışta bir lira genişliğinde, sağ ayak tabanında aynı büyüklükte ekimoz tesbit edildiği” belirtilmesine, davacı son soruşturma aşamasında da “suçun kendisi tarafından işlenmediğini” belirtmesine rağmen, öldürülenle davacı arasında husumet bulunduğunu gözönünde tutan Afyon Ağır Ceza Mahkemesi, 6.10.1973 gün ve 98/202 sayı ile, davacının TCK. 448, 51/2, 31, 33, 6136 sayılı Yasanın 15. maddeleri gereğince sekiz sene ağır hapis, altı ay hapis ve 200 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiş, dosyayı inceleyen Birinci Ceza Dairesi 28.6.1974 gün ve 1231/3840 sayı ile “S.B. hakkındaki hükmün onanmasına; ancak, 1803 sayılı Yasanın 1/A-B maddeleri gereğince mahkumiyetin sonuçlarını da kapsamak üzere cezasının ortadan kaldırılmasına” karar vermiştir. Bu dava dolayısıyla davacı 460 gün tutuklu kalmıştır.
Daha sonra suçun başkası tarafından işlendiği gerekçesiyle yapılan muakemenin iadesi talebini kabul eden Afyon Ağır Ceza Mahkemesi, 23.10.1984 gün ve 131/101 sayı ile “mahkemelerinin 6.10.1973 gün ve 98/202 sayılı kararının kaldırılmasına, sanık S.B.’nin beraatine” karar vermiş; hükmün 30.10.1984 tarihinde kesinleşmesi üzerine, davacı 22.1.1985 tarihli dilekçesiyle inceleme konumuzu teşkil eden tazminat davasını açmıstır.
Davacının manevi baskı ve zora dayanarak alındığı anlaşılan, maddi olaylar ve yan delillerle doğrulanmayan; hakim huzurunda da olmayan ikrarı, tazminat istemine esas olan tutuklanmasına kendi kusurlu ve ihmali hareketiyle neden olduğunun delili olarak kabul edilemeyeceğinden, direnme kararı yasaya uygun bulunmuştur. Hükmün sair yönlerinin incelenmesinin sağlanması için dava dosyasının Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, dava dosyasının 1. Ceza Dairesine gönderilmesinin sağlanması için C. Başsavcılığına tevdiine oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 16.10.1992 E. 1992/2107 K. 1992/2236
• ADAM ÖLDÜRME ( Sanığın Haksız Yere Tutuklanması Nedeniyle Tazminat İstemesi
• HAKSIZ TUTUKLAMA TAZMİNATI ( Davacının Tutuklu Kaldığı Günler İçin Kaç Gün Çalışması Gerektiğinin Araştırılması )
• ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN TAZMİNAT BELİRLENMESİ ( Davacının Haksız Yere Tutuklanması Nedeniyle ) 466/m.2
ÖZET : Haksız tutuklama tazminatı isteyen ve çiftçi olan davacının tutuklu kaldığı günler içinde kaç gün çalışması gerektiği araştırılarak, tutuklu kaldığı yıllara göre 16 yaşından büyük tarım işçisi için belirlenen asgari ücret üzerinden maddi tazminatın belirlenmesi gerekir.
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanık olarak Hatay Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılanması sonunda: Beraatine karar verilen A.D.’nin, tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı yasa uyarınca vaki tazminat isteği üzerine Elazığ Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan incelemede dosyada miktarı yazılı maddi manevi tazminatın davalı hazineden alınarak adı geçen davacıya ödenmesine dair bozma üzerine ittihaz olunan 19.3.1992 gün ve 27/29 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
1 – Çitfçi olan davacının tutuklu kaldığı günler içinde kaç gün çalışması gerektiği dini-resmi bayram tatil günlerinde çalışmasının mutad olup olmadığı, mutad olmayan günler varsa bunlar tenzil edildikten sonra, tutuklu kaldığı yıllara göre resmi gazetede yayınlanan 16 yaşından büyük tarım işçisi için belirlenen asgari ücret üzerinden maddi tazminatın belirlenmesi lüzumu,
2 – Zenginleşme vasıtası olmayan ancak, elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini hedef alan manevi tazminatın “ölüm tazminatlarının da üstünde” talep gibi aynen kabulü şeklinde fahiş olarak takdiri,
3 – 466 sayılı Yasa gereği tazminat isteminde, davacı yararına nisbi vekalet ücreti hükmedilmeyeceği, avukatlık ücret tarifesinin ( Dava ve takip dışındaki hukuki yardımla ) ilgili bölümünün dava dilekçesi yazılması sebebiyle tesbit edilen ücretin, vekalet ücreti olarak takdiri gerektiği halde, nisbi vekalet ücretine hükmolunması,
4 – Bu nevi davalarda nisbi harç alınmaması lazım geldiği halde nisbi harç tayini,
5 – Devlet istese dahi zararı tazmin edemiyeceğine göre faiz ile sorumlu tutulması,
Usule aykırı ve davalı hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sair cihetleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 17.6.1994 E. 1994/3057 K. 1994/3561
• KANUN DIŞI YAKALAMA VEYA TUTUKLAMA ( Tazminat Talebinde Yetkili Mahkeme )
• TAZMİNAT TALEBİ ( Yetkili Mahkeme – Kanun Dışı Yakalama Veya Tutuklama )
• YETKİLİ MAHKEME ( Tazminat Talebi – Kanun Dışı Yakalama Veya Tutuklama )
466/m.2
ÖZET : 466 sayılı Yasanın 2. maddesine göre tazminat isteminin, davacının ikametgahında bulunan Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılması gerekir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Ebru’ya 1.000.000 lira manevi tazminat verilmesine dair ( İstanbul Beşinci Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 28.5.1993 gün ve 1993/98 esas, 1993/126 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan; dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek; gereği düşünüldü:
KARAR : 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde, tazminat isteminin davacının ikametgahında bulunan Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılması gerektiğinin öngörülmesi ve dava dilekçesinde davacının adresinin Yalova olarak gösterilmesi karşısında, davanın Yalova İlçesi’nin bağlı bulunduğu Bursa Ağır Ceza Mahkemesi yerine İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüp karara bağlanması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları öncelikle bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair cihetleri incelenmeksizin hükmün bu sebepden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 17.6.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 24.3.1998 E. 1998/6-49 K. 1998/104
• TAZMİNAT DAVASI ( Yasaya Aykırı Olarak Yakalanan ve Tutuklanan Kişi )
• YASA DIŞI YAKALANAN VE TUTUKLANAN KİMSENİN ÖDENCE İSTEMİ ( Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi )
• YETKİLİ MAHKEME ( İkametgahı Sulh Ceza Mahkemesi Tarafından Tutuklanıp O Yer Ağır Ceza Mahkemesince Tensiple Tutukluluk Halinin Devamına Karar Verilmesi )
• AĞIR CEZA MAHKEMESİNCE VERİLEN TUTUKLULUĞUN DEVAMI KARARI ( Tazminat Davasında En Yakın Ağır Ceza Mahkemesinin Yetkili Olması )
466/m.2/1-4
ÖZET : 466 sayılı Yasaya göre maddi ve manevi ödence isteminde bulunduğu zaman oturduğu yer Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanıp o yer Ağır, Ceza Mahkemesince tensiple tutukluluk halinin devamına karar verilen davacı ile ilgili davaya bakma yetkisi 466 sayılı Yasanın 2/4. maddesindeki yetki kuralı gereği en yakın Ağır Ceza Mahkemesinindir.
DAVA : 466 sayılı kanuna göre maddi ve manevi tazminat isteminde bulunan davacı Kerem’in bu isteminin kısmen kabulüne ilişkin ( Kars Ağır Ceza Mahkemesi )nce 29.12.1995 gün ve 111-236 sayı ile verilen karar, davalı hazine vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi’nce 26.12.1996 gün ve 13650-13983 sayı ile;
“466 sayılı Yasanın 2/1. maddesine göre, anılan tazminat davasına bakma yetkisinin davacı ikametgahının bulunduğu yer Ağır Ceza Mahkemesine ait olmasına ve dosyada mevcut Ardahan Jandarma Komutanlığının yazısından, davacının Ardahan ilinde ikamet ettiğinin anlaşılmasına göre, yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Kars Ağır Ceza Mahkemesi ise, 26.3.1997 gün ve 58-39 sayı ile;
“İlk tutuklama işlemini Ardahan Sulh Ceza Mahkemesi yapmış, tutukluluğun devamına ise tensiple birlikte Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi karar vermiştir. Bu durumda 466 sayılı Yasanın 2/1 maddesindeki yetki kuralı değil, 2/son maddesindeki yetki kuralı gereği Ardahan Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesi yetkilidir. Mahkememizin verdiği benzer kararlar Altıncı Ceza Dairesinin 17.2.1997 gün ve 1351-1086, Beşinci Ceza Dairesi’nin 14.5.1996 gün ve 1171-1624 sayılı kararı ile onanmıştır.” biçimindeki gerekçe ile direnmeye karar vermiştir.
Bu kararın da Hazine vekili ve Kars C. Savcısı tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı’nın bozma isteyen 11.2.1998 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; somut olayda 466 sayılı Yasa uyarınca yapılan başvuruya incelemeye hangi mahkemenin yetkili olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde kimlere ve hangi hallerde Devletçe tazminat ödeneceği 6 bent halinde sayılmış, 2. maddesinin 1 ve 4. fıkralarında da bu yoldaki başvuruların yer itibariyle hangi Ağır Ceza Mahkemesince karara bağlanacağı belirtilmiştir.
Kanunun, konu ile ilgili 1. maddesi, “Anayasa ve diğer Kanunlarda gösterilen hal ve şartlar dışında yakalanan veya tutuklanan veyahut tutuklulukları nın devamına karar verilen… kimselerin uğradıkları her türlü zararlar bu kanun hükümleri dairesinde Devletçe ödenir.”, 2. maddesinin 1 ve 4. fıkralar da, “1. maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren 3 ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal Ağır Ceza Mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler… Tazminat istemine esas olan işlem, işi hükme bağlayan Ağır Ceza Mahkemesince yapılmışsa, bu işlemi incelemeye yetkili mahkeme, en yakın yer Ağır Ceza Mahkemesidir.” biçiminde düzenlenmiştir.
Tazminat istemine dayanak teşkil eden olayda, davacı Kerem, Ardahan Sulh Ceza Mahkemesince 14.4.1995 tarihinde yokluğunda tutuklanmış ve 17.4.1995 tarihinde bu tutuklama, vicahiye çevrilmiştir. Bu işlemden sonra, Ardahan C. Başsavcılığının 18.4.1995 günlü iddianamesiyle sanık hakkında gasp suçunu işlediği iddiasıyla Ardahan Ağır Ceza Mahkemesine dava açılması üzerine, bu mahkemece tensiple birlikte, sanığın tutuklu durumunun sürdürülmesine karar verilmiştir.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, sanığın tutuklu olma durumunun devamına Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi kara verildiğinden, olayda 466 sayılı Yasanın 2/1. maddesindeki yetki kuralı değil, 2/4. maddesindeki yetki kuralı geçerlidir. CGK.nun 24.9.1973 gün, 239-573 sayılı kararı ve Ceza Dairelerinin süreklilik gösteren içtihatları da bu doğrultudadır. Bu itibarla; Kars Ağır Ceza Mahkemesinin kendisini yetkili gören direnme kararı yerinde olup, işin esası incelenmediğinden dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden işin esasının incelenmesi için dosyanın, Yargıtay Altıncı Ceza Dairesine gönderilmesine, isteme aykırı olarak 24.3.1998 günü oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 5.12.2000 E. 2000/3062 K. 2000/3113
• HAKSIZ TUTUKLAMA TAZMİNATI TALEBİ ( Davanın Düşmesine Karar Verilmiş Olması )
• DAVANIN DÜŞMESİ KARARI ( Haksız Tutuklama Tazminatı Talep Edilemeyeceği )
• TAZMİNAT TALEBİ ( Davanın Düşmesi Kararı Halinde Haksız Tutuklama Tazminatı Talep Edilemeyeceği ) 466/m.2
ÖZET : Davacının tutuklanmasına sebep teşkil eden fiilden açılan davanın beraatle sonuçlanmayıp, kamu davasının düşmesine karar verilmesi durumunda, haksız olarak tutuklu kalınan günler için tazminata hükmedilmesi doğru değildir.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan İsmail’e 750.000.000. -lira manevi tazminat ile 7.500.000.- lira dilekçe yazım ücretinin verilmesine dair ( Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 9.5.2000 gün ve 2000/47 esas, 2000/42 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacıya atılı PKK’ya yardım yataklık suçundan açılan dava sonunda bu suçtan beraat ve eylemin aynı zamanda 6136 sayılı Kanuna aykırılıktan görevsizlik kararı verilip, 6136 sayılı Kanuna aykırılıktan görevli mahkemece de kamu davasının düşmesine karar verildiğinin anlaşılması karşısında; davacının tutuklanmasına sebep teşkil eden fiilden açılan davanın beraatle sonuçlanmadığı gözetilmeden yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 5.12.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
T. 6.4.2004 E. 2004/9-70 K. 2004/83
• KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANAN KİMSELERE TAZMİNAT VERİLMESİ ( Belirlenirken Dikkate Alınması Gereken Temel Ölçüler )
• KANUN DIŞI TUTUKLAMA ( Manevi Tazminat Talebi – Belirlenirken En Temel Ölçülerden Birinin Ne Kadar Süre İle Haksız Olarak Gözetim ve Tutuklulukta Geçirildiğidir )
• HAKSIZ TUTUKLAMADA GEÇEN SÜRE ( Manevi Tazminat Talebi – Belirlenirken En Temel Ölçülerden Birinin Süre Olduğu )
• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Kanun Dışı Tutuklama Nedeniyle – Belirlenirken En Temel Ölçülerden Birinin Ne Kadar Süre İle Haksız Olarak Gözetim ve Tutuklulukta Geçirildiğidir )
466/m.1, 2
ÖZET : Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 Sayılı Yasa’ya göre davacı-sanık lehine manevi tazminat belirlenirken dikkate alınması gereken en temel ölçülerden biri ne kadar süre ile haksız olarak gözetim ve tutuklulukta geçirdiğidir.
DAVA : 466 sayılı Yasaya göre manevi tazminat isteminde bulunan davacı Mehmet’in talebinin kısmen kabulü ile lehine kırk milyar lira manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin Yalova Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 22.10.2002 gün ve 272-161 sayılı hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 9.Ceza Dairesince 12.6.2003 gün ve 780-1083 sayı ile;
( Objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, zenginleşme sonucu doğurmayacak şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacıya, bu ölçülere uymayacak miktarda fazla manevi tazminata hükmedilmesi ) isabetsizliğinden bozulmuş,
Yerel Mahkeme ise 16.09.2003 gün ve 106-125 sayı ile;
( Davacı Mehmet Y.’ın yasadışı Hizbullah örgütü üyesi olmak suçundan dolayı 14.4.1994 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü tarafından gözlem altına alındığı, aynı suçtan dolayı Diyarbakır 2 numaralı DGM Yedek Hakimliği tarafından 10.05.1994 tarihinde tutuklandığı; hakkında Diyarbakır 4 numaralı DGM’inde yapılan yargılama sonunda 13.02.2001 tarihinde mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği, sanığın tahliye tarihinin 01.12.1998 olduğu bu nedenle 4 yıl 7 ay 17 gün süre haksız olarak tutuklu kaldığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.05.1999 tarih ve 9/102-115 sayılı ilamında haksız tutuklama nedeniyle hükmolunacak manevi tazminatın belirlenmesinde gözönüne alınacak kıstaslar açıklanmıştır.
Buna göre: “Manevi zarar tutuklanan şahsın sosyal çevresinde itibarının sarsılmasına; hürriyetinden yoksun kalması nedeniyle duyulan elem ve ıstırap ve ruhi sıkıntıların bir nebze de olsa giderilmesi amacına yöneliktir. Manevi zararın tümüyle giderilmesi olanaksız ise de; tayin edilecek manevi tazminat kişinin acı ve ıstıraplarının giderilmesinde, sıkıntılarının azaltılmasında etken olacaktır. Bu nedenle manevi tazminata hükmedilecek kişinin cezaevinde kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklanan şahıs üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınarak zenginleşme sonucu doğurmayan, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmelidir.”
Davacı Mehmet 06.07.1992 tarihinde Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinden “Kimyager” ünvanıyla mezun olmuştur. Davacı 02.03.1966 doğumlu olup, tutuklandığı tarihte 28 yaşındadır. 15.10.1992 tarihinde Menşure ile evlenmiş, bu evliliğinden 11.10.1993 tarihinde Esma 14.12.1994 tarihinde Ali Recai isimli çocukları dünyaya gelmiştir. Davacı cezaevine girdiği tarihte 2 yıllık evli ve 6 aylık bir çocuk babasıdır. Cezaevine girdikten 8 ay sonra ikinci çocuğu dünyaya gelmiştir. 4 yıl 7 ay 17 gün tutuklu kalan davacı bu süre zarfında ailesiyle ve küçük yaştaki çocuklarıyla ilgilenememiş, eşi ve çocukları onun destek yardım ve şefkatinden mahrum kalmıştır. Üniversite mezunu olan davacı, ayrıca bu süre zarfında çalışma, iş kurma imkanlarından da yoksun kalmıştır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ve özellikle davacının 4 yıl 7 ay 17 gün gibi çok uzun süre ve devamlı olarak cezaevinde kaldığı gözönüne alındığında takdir olunan 40.000.000.000. TL manevi tazminatın adalet ve hakkaniyete uygun olduğu kanısına varılmıştır. ) gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
KARAR : Davacı sanığın yasadışı Hizbullah örgütüne üye olduğu iddiasıyla 14.4.1994 günü Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alındığı, 15.4.1994 tarihinde sanığın yer göstermesine dayalı olarak yapılan aramada 3 adet değişik çap ve markalarda tabanca ile bunlara ait şarjör ve mermilerin bulunduğu, 3.5.1994 tarihinde kolluk güçleri tarafından alınan ifadesinde örgütle tanışma süreci ve örgüt içindeki faaliyetleri ile aldığı görevlerden söz ettiği, Diyarbakır C.Savcılığında alınan ifadesinde; kolluk ifadesini kabul etmediği, yer göstermesi sonucunda elde edilen ruhsatsız iki silahın kendisine ait olduğunu, diğer silahın ise babasına ait ruhsatsız tabanca olduğunu belirttiği, 10.5.1994 tarihinde Yedek Hakimlikte sorgusu yapılarak aynı gün 1994/151 sayılı karar ile tutuklandığı, davacının da aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında Diyarbakır DGM C.Başsavcılığının 26.5.1994 gün ve 1186 sayılı iddianamesi ile yasadışı Hizbullah örgütünün sair efradı olmak ve örgüt mensuplarına yardım suçlarından kamu davası açıldığı, davacı-sanığın ise Hizbullah örgütünün Menzil grubunun şura üyesi ve yürütme organının siyasi kanat sorumlusu olduğu iddiasıyla TCY’nın 125. ve 40. maddeleri gereğince cezalandırılmasının talep edildiği, Diyarbakır DGM’nin 1.12.1998 gün ve 426 sayılı kararıyla davacı-sanığın TCY’nın 169 ve 3713 sayılı Yasanın 5. ve TCY’nın 59. maddeleri uygulanmak suretiyle 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, tutuklulukta ve gözetimde geçen sürenin cezasından mahsubu ile kararla birlikte tahliyesine karar verildiği, kararın Yargıtayca bozulması üzerine bu kez Yerel Mahkemece bozmaya uyularak davacı sanığın beraatine, ruhsatsız silah bulundurmak suçundan ise suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, bu kararın kesinleştiği, ancak kesinleşme kararının sanığa tebliğ edilmediği naip hakim tarafından düzenlenen ve dosya arasında bulunan rapordan anlaşılmaktadır.
Davacı sanığın tutuklu kaldığı günler için, 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan Veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanuna göre talep ettiği manevi tazminat isteğinin kısmen kabulü ile davacının haksız olarak gözetim ve tutuklulukta geçirdiği 4 yıl 7 ay 17 günlük süre dikkate alınarak lehine kırk milyar lira manevi tazminata hükmedilmesine karar verilen davada Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, davacı-sanık lehine hükmedilen tazminatın hak ve nasafete uygun, makbul ve makul bir miktar olup olmadığına ilişkindir.
Ceza Genel Kurulundaki müzakere sırasında, somut olayda 466 sayılı Yasa uyarınca manevi tazminat hükmüne konu olabilecek nitelikte ve haksız biçimde gözetim altında ve tutuklulukta geçirilen sürenin, tam ve doğru olarak belirlenip belirlenmediği hususunun Kurul Başkanı tarafından önsorun olarak gündeme getirilmesi üzerine, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca bu husus öncelikle ele alınıp incelenmiştir.
Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 Sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. bendinde; “Kanun dairesinde yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına veyahut beraatlerine veya ceza verilmesine mahal olmadığına karar verilen” kimselerin uğrayacakları her türlü zararların bu Yasa hükümlerine göre Devletçe ödeneceği hükme bağlanmış, 2. maddesinde ise; “birinci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar … uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir; Yasada sözü edilen zarardan maksat maddi ve manevi zarardır.
Manevi zarar; tutuklanan şahsın sosyal çevresinde itibarının sarsılması, hürriyetinden yoksun kalınması nedeniyle duyulan elem ve ızdırap ve ruhi sıkıntıların bir nebze de olsa giderilmesi amacına yöneliktir. Manevi zararın tümüyle giderilmesi olanaksız ise de, tayin edilecek manevi tazminat kişinin acı ve ızdıraplarının dindirilmesinde, sıkıntılarının azaltılmasında etken olacaktır. Bu nedenle manevi tazminata hükmedilirken kişinin cezaevinde kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklamanın şahıs üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınarak, zenginleşme sonucu doğurmayacak, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmelidir.
Dosya incelendiğinde, tazminat davasına ilişkin dosya içerisinde sadece davacı-sanık hakkındaki önceki beraat kararının onaylı suretinin bulunduğu, Yedek Hakimlikteki sorgusuna ilişkin tutanak ile tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı, tazminat dosyasının temyiz incelemesi için Yargıtay’a yollanması aşamasında, beraatle sonuçlanmış olan ceza davasına ilişkin dosyanın Yargıtay denetimine olanak sağlayacak biçimde ekte gönderilmediği, bu nedenlerle davacı-sanığın hangi suç ve eylemleri sebebiyle tutuklandığı, ruhsatsız silah bulundurma suçundan da tutuklanıp tutuklanmadığı, ya da tutuklama kararına konu suç veya suçların ruhsatsız silah bulundurma eylemini de kapsamına alıp almadığı belirlenemediği gibi davacı-sanık hakkında ruhsatsız silah bulundurmak eylemi nedeniyle gerçekleştirilen suç duyurusunun sonucunun da araştırılmadığı, böylelikle davacı-sanık lehine manevi tazminat belirlenirken dikkate alınması gereken en temel ölçülerden biri olmasına karşın, davacı-sanığın 4 yıl 7 ay 17 günlük sürenin tamamını mı, yoksa bir kısmını mı haksız olarak gözetim ve tutuklulukta geçirdiği anlaşılamamaktadır.
Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen ve eksik soruşturmaya dayalı olarak verildiği anlaşılan direnme hükmünün öncelikle açıklanan nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesine, 06.04.2004 günü sonucu itibariyle tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 22.11.2004 E. 2004/94 K. 2004/3854
• KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANAN KİMSELERE TAZMİNAT VERİLMESİ ( Tazmini İstenen Zararın Neden İbaret Olduğunun Dava Dilekçesinde Açıklanmış Olması Şartı )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Kanun Dışı Tutuklu Kalınan Günler – Talep Edilen Tazminat Miktarının Dilekçede Eksik Olması Halinde Dilekçenin Reddine Karar Verilmesi Gereği )
• VEKALET ÜCRETİ ( Avukatlık Ücret Tarifesine Göre Hükmedilmesi Gerekirken Dilekçe Yazım Ücreti Verilmesine Karar Verilemeyeceği ) 466/m.2/2-3 1136/m.164
ÖZET : 466 sayılı Yasa uyarınca yargılaması yapılan ve yargılama sonucunda beraatine karar verilen kişinin fazla tutuklu kaldığı günler için açacağı tazminat davasında, tazmini istenen zararın neden ibaret olduğunun dava dilekçesinde açıklanmış olması şartı, 466 sayılı Kanunun 2/2 maddesinin amir hükmü gereğidir. Talep edilen tazminat miktarının dilekçede eksik olması halinde, dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken, davacı tarafa süre verme yetkisinin sübut delillerinin dilekçeye ekli olarak ibraz edilmemesi haliyle sınırlı olduğu, bunun dışındaki eksiklikleri kapsamadığı düşünülmeden istenen tazminat miktarını açıklanması için davacı vekiline mehil verilerek davaya devamla yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi doğru değildir.
DAVA : Adam öldürmeğe teşebbüs suçundan sanık olarak Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılanması sonunda beraatine karar verilen Aktan’ın fazla tutuk kaldığı günler için 466 sayılı Yasa uyarınca vaki tazminat isteği üzerine ( Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi )nce yapılan incelemede; dosyada miktarı yazılı maddi-manevi tazminat ile dilekçe yazma ücretinin davalı hazineden alınarak adı geçen davacıya ödenmesine dair ittihaz olunan 16.5.2003 gün 312/169 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1- Yasal zorunluluk bulunmadığından davacının huzurda dinlenmediğinden bahisle bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
2- Avukatlık Ücret Tarifesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken dilekçe yazım ücreti verilmesine karar verilmesi temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi yapılmamıştır.
3- a ) Tazmini istenen zararın neden ibaret olduğunun dava dilekçesinde açıklanmış olması şartı, 466 sayılı Kanunun 2/2. maddesinin amir hükmü icabı olup, dava dilekçesinde talep miktarlarının gösterilmemiş olduğu gözetilerek aynı Kanunun 2/3. maddesi uyarınca dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken, davacı tarafa süre verme yetkisinin sübut delillerinin dilekçeye ekli olarak ibraz edilmemesi haliyle sınırlı olduğu, bunun dışındaki eksiklikleri kapsamadığı düşünülmeden istenen tazminat miktarını açıklaması için davacı vekiline mehil verilerek davaya devamla yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi,
b ) Kabule ve uygulamaya göre de vekalet ücretinin davacı yerine vekili lehine tayin edilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davalı maliye hazinesinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde bulunduğundan, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ( BOZULMASINA ), 22.11.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
T. 17.3.2005 E. 2004/9805 K. 2005/1182
• KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANANLARA TAZMİNAT VERİLMESİ ( Maddi Tazminatın Vergiler Düşüldükten Sonra Net Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanması Gerektiği )
• MADDİ TAZMİNAT ( Vergiler Düşüldükten Sonra Net Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanması Gerektiği – Kanun Dışı Yakalanan Veya Tutuklananlara Tazminat Verilmesi )
• VEKALET ÜCRETİ ( Kanun Dışı Yakalanan Veya Tutuklananlara Tazminat Verilmesi – Maktu Vekalet Ücreti Yerine Dilekçe Yazım Ücretine Hükmolunamayacağı )
466/m. 2 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi/m. 13/4
ÖZET : 1-Maddi tazminatın vergiler düşüldükten sonra net asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiği gözetilmeden, brüt asgari ücret üzerinden hesaplanması suretiyle fazla tayini,
2-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4. madde ve fıkrası hükmüne göre; 466 Sayılı Yasa uyarınca yapılan başvurularda tarifenin 3. kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedileceği ancak bu ücretin 2. kısım 2. bölümün 10. sırasındaki ücretten az olamayacağının düzenlenmiş olması karşısında, maktu vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmolunması, Yasaya aykırıdır.
DAVA : 466 Sayılı Kanuna göre maddi ve manevi tazminat talebinde bulunan davacı Murat’ın istemi üzerine yapılan inceleme sonunda: 466 Sayılı Kanuna göre 177.600.600 lira maddi ve 500.000.000 lira manevi tazminatın maliye hazinesinden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair MALATYA 2.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 14.3.2003 gün ve 2002/105 Esas, 2003/39 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığın bozma isteyen 25.10.2004 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1-Maddi tazminatın vergiler düşüldükten sonra net asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiği gözetilmeden, brüt asgari ücret üzerinden hesaplanması suretiyle fazla tayini,
2-28.11.2002 gün ve 24950 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4. madde ve fıkrası hükmüne göre; 466 Sayılı Yasa uyarınca yapılan başvurularda tarifenin 3. kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedileceği ancak bu ücretin 2. kısım 2. bölümün 10. sırasındaki ücretten az olamayacağının düzenlenmiş olması karşısında, maktu vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmolunması,
3-Vekalet ücretinin, Ceza Genel Kurulu’nun 20.4.2004 gün, 2004/47-101 sayılı kararında açıklandığı üzere davacı asil yerine vekili lehine hükmolunması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu nedenlerden dolayı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
T. 20.3.2006 E. 2005/6415 K. 2006/2117
• HAKSIZ TUTUKLAMA TAZMİNATI ( Maddi ve Manevi Tazminat Talebi – Davanın Kabul Edilen Miktarı Üzerinden Tarifenin 3. Kısmına Göre Davacı Lehine Vekalet Ücreti Takdir Edileceği )
• VEKALET ÜCRETİ ( Haksız Tutuklama Tazminatı – Davanın Reddedilen Kısmı Üzerinden İse Tarifenin 10. Maddesinin 2. Fıkrası Uyarınca Tarifenin 3. Kısmına Göre Davacı Lehine Belirlenen Ücreti Geçmeyecek Şekilde Davalı Yararına Takdir Edileceği
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Davanın Kabul Edilen Miktarı Üzerinden Tarifenin 3. Kısmına Göre Davacı Lehine Vekalet Ücreti Takdir Edileceği )
1136/m.164 2709/m.19/son 466/m.2
ÖZET : 466 sayılı Yasaya göre, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulduğunda, faize hükmedilmesi gerekir. 466 sayılı Yasa uyarınca, haksız tutuklama tazminatı başvurusunda davada uygulanması gereken, Avukatlık Asgari Ücret Tarifelinin 13. maddesinin 4. fıkrası gereğince, davanın kabul edilen miktarı üzerinden tarifenin 3. kısmına göre davacı lehine, davanın reddedilen kısmı üzerinden ise tarifenin 10. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tarifenin 3. kısmına göre davacı lehine belirlenen ücreti geçmeyecek şekilde davalı yararına avukatlık ücretlerinin tayini gerekir.
Ayrıca vekalet ücretinin asil lehine hükmolunması gerekir.
DAVA : 466 sayılı Yasaya göre maddi ve manevi tazminat talebinde bulunan davacı Metin vekilinin istemi üzerine yapılan yargılama sonunda: 466 sayılı Kanuna göre 550.000.000 TL maddi ve 2.000.000.000 TL manevi tazminatın davalı maliye hazinesinden alınarak davacıya, 90.000.000 TL dilekçe yazım ücretinin ise, davacı vekiline verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine dair ( Ankara Beşinci Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 09.02.2004 gün ve 2004/24 Esas, 2004/17 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının bozma isteyen 14.07.2005 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine incelenen dosya içeriğine göre davacı vekilinin manevi tazminat miktarının az olduğuna, davalı vekilinin ise, hükmolunan tazminat miktarının fahiş olduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 23.11.2004 gün ve 1/177-203 sayılı kararında açıklandığı üzere 4709 sayılı Yasa ile değişik Anayasa’nın 19/son maddesinde “zararın, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre Devletçe ödeneceğinin” belirtilmesi karşısında talep üzerine faize hükmedileceği; 466 sayılı Yasa uyarınca haksız tutuklama tazminatı başvurusunda davada uygulanması gereken 4 Aralık 2003 gün ve 25306 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 4. fıkrası gereğince, kabul edilen miktar üzerinden tarifenin 3. kısmına göre davacı lehine, davanın reddedilen kısmı üzerinden ise tarifenin 10. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tarifenin 3. kısmına göre davacı lehine belirlenen ücreti geçmeyecek şekilde davalı yararına avukatlık ücretleri tayini gerektiği ve vekalet ücretinin, Ceza Genel Kurulu’nun 20.04.2004 gün ve 2004/47-101 sayılı kararında da açıklandığı üzere asil lehine hükmolunacağı gözetilmeden, yazılı şekilde dilekçe yazım ücretine hükmolunması ve davacının faiz istemi konusunda herhangi bir karar verilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca istem gibi ( BOZULMASINA ), 20.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ
T. 21.3.2006 E. 2005/1960 K. 2006/867
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Davacının Tutuklu Kaldığı Süreye Öğrenci Olup Okuluna Devam Edememesine Göre Hak ve Nasafet Kurallarına Uygun Makul Bir Miktarda Manevi Tazminata Hükmedileceği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Talebi – Davacının Tutuklu Kaldığı Süreye Öğrenci Olup Okuluna Devam Edememesine Göre Hak ve Nasafet Kurallarına Uygun Makul Bir Miktarda Manevi Tazminata Hükmedileceği )
• FAİZ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Talebi – İstemin Kapsamına Faizin de Dahil Olacağı ve Bu Bağlamda Talep Gibi Dava Tarihinden İtibaren Faize de Hükmedilmesi Gerektiği )
• HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT ( Haksız Tutuklama Nedeniyle – Haksız Fiil Niteliğinde Kabul Edilen Bu Tür İstemlerin Tabi Olduğu Tazminat Hukukunun Genel Prensipleri İle Süregelen Hukuksal İçtihatlar Doğrultusunda İstemin Kapsamına Faizin de Dahil Olacağı )
466/m.2 818/m.41
ÖZET : 1 – Davacının tutuklu kaldığı süreye öğrenci olup okuluna devam edememesine göre hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle düşük miktarda tazminatın hüküm altına alınması,
2 – 466 Sayılı Yasanın 2. maddesinin 2. fıkrasında “uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” tarzında düzenlemenin açık ve kesin hükmü, haksız fiil niteliğinde kabul edilen bu tür istemlerin tabi olduğu tazminat hukukunun genel prensipleri ile süregelen hukuksal içtihatlar doğrultusunda istemin kapsamına faizin de dahil olacağı ve bu bağlamda talep gibi dava tarihinden itibaren faize de hükmedilmesi gerekir.
DAVA : Adam öldürmeye tam teşebbüs suçundan sanık olarak Şanlıurfa, İkinci Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılanması sonunda, beraatine karar verilen Hüseyin D. tutuk kaldığı günler için 466 sayılı yasa uyarınca vaki tazminat isteği üzerine ( SİVEREK ) Ağır Ceza Mahkemesince yapılan incelemede; dosyada miktarı yazılı manevi tazminat ile dilekçe yazma ücretinin davalı, hazineden alınarak adı geçen davacıya ödenmesine dair ittihaz olunan 05.10.2004 gün ve 27/122 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı hazine vekili ile davacı vekili taraflarından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Toplanıp karar yerinde incelenip davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabul ve kısmen reddine, maddi tazminat talebinin reddine hükmedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hüküm de bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
1 – Davacının tutuklu kaldığı süreye öğrenci olup okuluna devam edememesine göre hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle düşük miktarda tazminatın hüküm altına alınması,
2 – 466 Sayılı Yasanın 2. maddesinin 2. fıkrasında “uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” tarzında düzenlemenin açık ve kesin hükmü, haksız fiil niteliğinde kabul edilen bu tür istemlerin tabi olduğu tazminat hukukunun genel prensipleri ile süregelen hukuksal içtihatlar doğrultusunda istemin kapsamına faizin de dahil olacağı ve bu bağlamda talep gibi dava tarihinden itibaren faize de hükmedilmesi gerektiği halde hükmedilmemesi,
3 – Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi 2. fıkrasına göre, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, davacı vekili ve davalı hazine vekilinin temyizi nedeniyle hükmün farklı, gerekçe ile tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 21.03.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
T. 5.10.2006 E. 2004/9217 K. 2006/7662
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( 466 Sayılı Kanun Uyarınca Tazminat Talebinde Bulunan Davacı Yararına Dava Tarihinden İtibaren Faize Hükmedilmesi Gerektiği )
• KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANANLARA TAZMİNAT VERİLMESİ HAKKINDA UYARINCA TAZMİNAT TALEBİ ( Davacı Yararına Dava Tarihinden İtibaren Faize Hükmedilmesi Gerektiği – Maddi ve Manevi Tazminat )
• DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZ ( 466 Sayılı Kanun Uyarınca Tazminat Talebinde Bulunan Davacı Yararına Dava Tarihinden İtibaren Faize Hükmedilmesi Gerektiği )
• VEKALET ÜCRETİ ( 466 Sayılı Kanun Uyarınca Tazminat Talebi – Avukatlık Ücret Tarifesi Uyarınca 2. Kısım 2. Bölüm 10. Sırada Belirlenen Miktar Üzerinden Davacı Lehine Takdiri Gerektiği )
466/m.1,2 1136/m.168
ÖZET : 466 sayılı Kanun uyarınca tazminat talebinde bulunan davacı yararına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekir.
Avukatlık Kanununun 168. madde hükümleri gözetilerek, Avukatlık Ücret tarifesi uyarınca 2. kısım 2. bölüm 10. sırada belirlenen miktar üzerinden davacı lehine vekalet ücreti takdiri gerekir.
DAVA : Davacı Kerem Dertli’nin 466 sayılı Yasaya göre ikame ettiği maddi ve manevi tazminat davasının yapılan incelenmesi sonunda: talebinin kısmen kabulüne kısmen reddine dair Çorum Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 4.7.2003 gün ve 2002/302 Esas, 2003/228 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 466 sayılı Kanun uyarınca tazminat talebinde bulunan davacı yararına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği halde bu husustaki talebin red olunması; Avukatlık asgari ücret tarifesinin 14. ve Avukatlık Kanununun 168. madde hükümleri gözetilerek, Avukatlık Ücret tarifesi uyarınca 2. kısım 2. bölüm 10. sırada belirlenen miktar üzerinden davacı lehine vekalet ücreti takdiri gerekirken dilekçe yazım ücreti tayin edilmesi karşı temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
SONUÇ : Davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle 466 Sayılı Yasa uyarınca davacı lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminat kararının usul ve kanuna uygun olmakla tebliğname gibi ( ONANMASINA ), 05.10.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 13.1.2003 E. 2002/2644 K. 2003/14
• TAZMİNAT (Haksız Tutuklama Nedeniyle)
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT (Yetkili Mahkemenin Üyelerinden Birini İşin İncelemesi İçin Görevlendirmesi)
• YETKİLİ MAHKEME (Haksız Olarak Tutuklanan Kişilerin İkametgahlarının Bulunduğu Yer Ağır Ceza Mahkemesine Başvurarak Her Türlü Zararlarının Tazmini İsteyebilmesi)
• NAİP HAKİMİN GÖREVLENDİRİLMESİ (Haksız Olarak Tutuklanan Kişilerin Zararlarının Tazmini İstemi- Yetkili Mahkemenin Üyelerinden Birini İşin İncelenmesi İçin Görevlendirmesi)
466/m.3
ÖZET : Haksız olarak tutuklanan kişiler ikametgâhlarının bulunduğu yer ağır ceza mahkemesine başvurarak her türlü zararlarının tazminini talep edebilirler. Yetkili mahkeme, üyelerinden birini işin incelenmesi için görevlendirir. Naip hakimin mahkeme yerine başkan tarafından tayin edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 Sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Adullah’a 521.428.500 lira maddi, 800.000.000 lira manevi tazminat ile 50.000.000 lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen 18.3.2002 gün ve 2001/77 esas, 2002/66 karar sayılı hükmün tehir-i icra talebi ile Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Tehir-i icra talebi hakkında, mahallinde karar verilebileceği düşünülmüş, davanın esas defteri yerine değişik iş defterine kaydı ile inceleme yapılması sonuca etkili olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak
1) Naip hakimin mahkeme yerine başkan tarafından tayin edilmesi sonucu 466 Sayılı Yasanın 3. maddesine aykırı davranılması,
2) Dava dilekçesinde, davacının Yüksekova ilçesinde bisiklet satım ve tamir işyerinin bulunduğu ve burada çalıştığı esnada gözaltına alındığının bildirilmesine karşın, bu yönde araştırma yapılmadan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmak suretiyle maddi tazminata hükmolunması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA 13.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 1.3.2004 E. 2004/178 K. 2004/518
• TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Olarak Tutuklu Kaldığı İçin 466 Sayılı Kanun Gereğince Davacının Tazminat İsteğinde Bulunulması )
• MADDİ TAZMİNAT ( Tutuklandığı Tarihte Emekli İşçi Olduğu Anlaşılan Davacının Maddi Kaybının Ne Suretle Oluştuğu Araştırılmadan Karar Verilmiş Olmasının Yasaya Aykırı Olduğunun Kabul Edilmesi )
• MADDİ ZARAR ( Tutuklandığı Tarihte Emekli İşçi Olduğu Anlaşılan Davacının Maddi Kaybının Ne Suretle Oluştuğu Araştırılmadan Karar Verilmiş Olmasının Yasaya Aykırı Olduğunun Kabul Edilmesi )
• MADDİ TAZMİNATIN BELİRLENMESİ ( Bu Tazminatın Yasal Kesintiler Yapıldıktan Sonra Net Asgari Ücret Üzerinden Belirlenmesinin Gerekmesi )
466/m.4,6
ÖZET : Tutuklandığı tarihte emekli işçi olduğu anlaşılan davacının maddi kaybının ne suretle oluştuğu araştırılmadan ve buna ilişkin delillerin de davacı tarafından ileri sürülmediği gözetilmeden maddi tazminata hükmedilmesi yasaya aykırıdır. Kabule göre ise; maddi tazminatın, yasal kesintiler yapıldıktan sonra net asgari ücret üzerinden belirlenmesi gerekirken, brüt asgari ücret esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak yazılık şekilde hüküm tesisi yasaya aykırıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldığı günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Gürginer’e 108.712.500 lira maddi, 300.000.000 lira manevi tazminat ile 60.000.000 lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair SİİRT Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 28.3.2003 gün ve 2003/55 esas, 2003/75 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine; Ancak:
1 ) Tutuklandığı tarihte emekli işçi olduğu anlaşılan davacının maddi kaybının ne suretle oluştuğu araştırılmadan ve buna ilişkin delillerin de davacı tarafından ileri sürülmediği gözetilmeden maddi tazminata hükmedilmesi,
2 ) Kabule göre ise; maddi tazminatın, yasal kesintiler yapıldıktan sonra net asgari ücret üzerinden belirlenmesi gerekirken, brüt asgari ücret esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak yazılık şekilde hüküm tesisi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA 1.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ
T. 22.3.2004 E. 2004/307 K. 2004/808
• DAVACININ MADDİ KAYBININ HESAPLANMASI ( Gelir Getirici Herhangi Bir Faaliyette Bulunduğuna Dair Belge İbraz Etmediği Gözetilmeden Davacının Maddi Kaybının Belirlenememiş Bulunması )
• RESMİ TATİL GÜNLERİ ( Maddi Tazminatın Hesabında Resmi Tatil Günlerini Dahil Eden Bilirkişi Raporuna İtibar Olunarak Maddi Tazminata Hükmedilmiş Olmasının Yasal Olmaması )
• FAZLA MADDİ TAZMİNATA HÜKMEDİLMİŞ BULUNMASI ( Maddi Tazminatın Hesabında Resmi Tatil Günlerini Dahil Eden Bilirkişi Raporuna İtibar Olunarak Maddi Tazminata Hükmedilmiş Olması )
466/m.4,6
ÖZET : Davacının emekli olduğu ve gelir getirici herhangi bir faaliyette bulunduğuna dair belge ibraz etmediği gözetilmeden, davacının ne surette maddi kayba uğradığı karar yerinde tartışılmalıdır. Ayrıca, Davacılar hakkında tayin olunan maddi tazminatın hesabında resmi tatil günlerini dahil eden bilirkişi raporuna itibar olunarak fazla maddi tazminat verilmesi kanuna aykırıdır.
DAVA : Haksız olarak tutuklu kaldıkları günler için 466 sayılı Kanun gereğince tazminat isteğinde bulunan Abdullah, Ömer, İdris ve Hacı’ya ayrı ayrı olmak üzere 294.503.466 lira maddi, 400.000.000 lira manevi tazminat ile 60.000.000 lira dilekçe yazma ücreti verilmesine dair hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı ve davacılar vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan, dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin sair itirazlarının reddine; Ancak,
1 ) Davacı Abdullah’ın emekli olduğu ve gelir getirici herhangi bir faaliyette bulunduğuna dair belge ibraz etmediği gözetilmeden, davacının ne surette maddi kayba uğradığı karar yerinde tartışılıp açıklanmadan maddi tazminata hükmedilmesi,
2 ) Davacılar hakkında tayin olunan maddi tazminatın hesabında resmi tatil günlerini dahil eden bilirkişi raporuna itibar olunarak fazla maddi tazminat verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 22.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.